Sibel BAY'ın 20 Ağustos 2025 tarihli yazısı: Rüyaların Bilinçaltımızdaki Rolü Nedir?
Hepimiz zaman zaman ilginç, şaşırtıcı hatta korkutucu rüyalar görürüz. Sabah uyandığımızda aklımızda kalan sahneler, gün boyu zihnimizi meşgul edebilir. Kimi zaman anlam veremediğimiz bu rüyalar, aslında bilinçaltımızın bize yansıttığı küçük işaretlerdir.
Psikoloji bilimi, rüyaları uzun yıllardır mercek altında tutuyor. Freud’a göre rüyalar, bastırılmış duygularımızın ve isteklerimizin dışavurumudur. Jung ise rüyaları, insanın bilinçaltındaki arketiplerin ve kolektif bilinçdışının bir yansıması olarak görür. Hangisini kabul edersek edelim, rüyaların zihnimizin derinliklerinde gizlenen düşüncelerle bağlantılı olduğu konusunda herkes hemfikir.
Gün içinde yaşadığımız stres, kaygı, sevinç veya korkular, gece olduğunda farklı sembollerle karşımıza çıkar. Örneğin sınava hazırlanan bir öğrencinin sürekli geç kalma rüyası görmesi, başarısızlık korkusunun bilinçaltında ne kadar yer kapladığını gösterir. Ya da kaybettiğimiz bir yakınla ilgili rüyalar, özlem ve kabullenememe duygusunun dışavurumudur.
Rüyaların bir diğer ilginç yönü de bize mesaj verme gücüdür. Çoğu kişi hayatındaki bazı dönüm noktalarında gördüğü rüyaların kararlarını etkilediğini söyler. Bu rüyalar geleceği haber vermese de bilinçaltımızın bize yaptığı uyarılar sayesinde daha dikkatli davranmamızı sağlar.
Rüyaları bütünüyle çözmek mümkün değildir. Her rüya kişiye özel, her sembol farklı bir anlam taşıyabilir. Ama kesin olan şey rüyaların, zihnimizle ruhumuz arasında kurulan en gizemli köprülerden biri olduğudur.
Belki de bu yüzden “Rüyalarınızın peşinden gidin” sözünü bir metafor olarak değil, bir çağrı olarak görmek gerekir. Çünkü çoğu zaman bilinçaltımız, bizimle en dürüst şekilde rüyalar aracılığıyla konuşur.