Sibel BAY'ın 24 Aralık 2025 tarihli yazısı: Neden Bu Kadar Çok İnsan Kendini Yalnız Hissediyor?

Yaşamımız her zamankinden daha bağlantılı bir şekilde ilerleyiş sergiliyor. Mesajlar kişilere anında ulaşırken sosyal medya üzerinden sürekli iletişim içerisinde yer alıyoruz. Peki, tüm bu etkin iletişime karşın neden birçok insan kendini hala yalnız hissediyor?

Yalnızlık, etrafımızda insan olmamasıyla ilgili bir konu değildir. İş yerinde, evde veya arkadaşlar arasında olsak da bazen içimizde bir boşluk hissi bulunur. İnsanlar sosyal olarak aktif olsa dahi duygusal anlamda kopuk hissedebilir. Çünkü gerçek bağlantı, varlığımızın fark edilmesi ve duygularımızın anlaşılmasıyla meydana gelir.

Günümüz çağında ilişkiler çoğu zaman bir performans haline gelmiştir. İnsanlar kendilerini iyi göstermek, başarılı ve üretken görünmek için çabalar. Bu durum ise içsel duyguların göz ardı edilmesine neden olur. Kabullenilme gereksinimi koşullu hale gelir, insanlar tanındıklarını hissetmek yerine yönlendiriliyor gibi hissederler.

Yalnızlık, sosyal yoksunluktan öte, duygusal bir boşluktur. Düzenli iletişim kurduğumuz kişilerle vakit geçirsek dahi hala yalnız hissedebiliriz. Duygularımızı paylaşmaktan çekinir, başkalarına yük olmaktan korkarız. Sevildiğimizi hissederiz ancak derinlemesine anlaşılmadığımızı biliriz. Sorun, ilişkilerin yokluğundan ziyade ilişkilerde güven ve samimiyet eksikliğidir.

Gerçek bağlantı, sürekli bir arada olmak veya sohbet etmekle sağlanmaz. Bağlantı, kendimizi olduğumuz gibi gösterebildiğimizde ve yargılanmadan dinlendiğimizde meydana gelir. İnsanlar, belirsizlik ve zor anlarında yanlarında olduklarını hissettikleri kişilerle gerçek bağ kurarlar.

Yalnızlık bir kusur değil, bir işarettir. Bu farkındalık, hem başkalarıyla hem de kendi iç dünyamızla daha derin bir bağ kurmamıza neden olur. Sosyal yoğunluk, gerçek varoluşun yerini tutamaz. İnsanları yalnız hissettirmeyen şey, yakınlık değil, varoluştur.