Mürvet KARA'nın 26 Şubat 2024 tarihli yazısı: ''Sana Sarıldım, Hissettin mi?''

Sarılmak, iki insanın arasında kurulan sağlam bağların işaretidir.

Tabii ki her sarılma aynı anlamı taşımaz. Bazen sıkı sıkı sarılırız kardeşimize, annemize, babamıza; onların kollarında teselli ararız. Gün gelir yârimize sarılırız; sevinçle, huzurla yine sıkıca. Bazen özensiz bir sarılma olur, birilerine usulen sarılırız. Onların adı sanı pek yoktur. Kim olduklarını bilmeye gerek de yoktur. Ama en önemlisi, sevdiklerimizin hüzünlü anlarında gidip sarılmaktır.

Geçtiğimiz günlerde sosyal medyada bir kısa video ile karşılaştım. Bu kısa videoda iki küçük kız çocuğundan biri üzgündü, diğeri ise ona doğru koşup sarılıyordu. Öyle candan bir sarılmaydı ki iki küçük sanki tek bir beden olup tüm dünyaya meydan okuyordu.

En son üzgün olduğunu gördüğümüz kime böyle içten sarıldık? En son ne zaman üzgün olduğumuz için birileri bize sarıldı? Sarılmak, “Ben buradayım, hangi dertle kendine zulmediyorsan artık dur” demektir; kilometrelerce öteden sevdiğiniz kişilerin size sarıldığını hissedebilmektir. “Sana sarıldım, hissettin mi” diyebilmektir.

Sarılmak; güçlenmektir, kavga etmektir, barışmaktır, savaşmaktır, yere düşüp tekrar ayağa kalkmaktır, ölüp dirilmek ve yeniden doğmaktır. Kendimize şunu soralım, hayatın akışı içerisinde “Sana sarıldım, hissettin mi” diyecek kadar çok sevdiğimiz kimimiz var? En son ne zaman araya giren kilometrelere rağmen o sarılma anının hafifliği yalnızca birkaç sözcükle canevimize kadar işledi? Kıymetli dostlar, sözün özü, sarılmak güzeldir. Dostluğun, kardeşliğin ve sevginin temelidir. Sevdiklerinize sarılmayı unutmayın.