Baha YILMAZ'ın 4 Eylül 2023 tarihli yazısı: Ankara, Kimlik ve Washington Portakalı 2
Her kentin kimliği, o kente ait süreklilik kazanmış, o kentle özdeşleşmiş ayırt edici özellikler taşır. Oysa Ankara için bu ayırt edici unsurun biraz fulu olduğu görülecektir. Kimileri için Anıtkabir bir görsel unsurken, kimileri için Gençlik Parkı bir görsel unsur olmaktadır. Ha keza Ankara’nın görsel ayırt edici unsurları arasına Ankara Kalesi ya da Hacı bayram Veli yerleşkesi konulabilmektedir. Oysa bugün kadım şehir gelenekleri içinde değerlendireceğimiz pek çok kentte hatta bu tasnife tabi tutamayacağımız pek çok şehir için kültürel ya da kimlik sembolleri fazlasıyla belirgindir. Örneğin, Eiffel Kulesi Paris’le San Marco Meydanı Venedik’le, Topkapı Sarayı ve Mimar Sinan’ın camileri İstanbul’la, Empire State ve Manhattan’ın öteki gökdelenleri New York ile özdeşleşmiştir.
Ankara’nın bu sorunlu ve fulu kent kimliği 1920 sonrası Cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte Ankara için yapılanların bir kent katılım süreci içinde gerçekleştirilemeyişi ile açıklanabilir. Siyasal ve sosyolojik süreçlerin git-gel’leri arasında var olma mücadelesi veren Ankara kendisini yönetenlerin ideolojik ve siyasal baskıları arasında hırpalanmıştır. Kentin yönetim unsurlarının katılımcılık ve şeffaflık yerine daha üst akıl okumaları neticesinde tarihi dokunun imar planlamaları neticesinde büyük yıkımlara maruz kaldığı bilinmektedir. Daha farklı bir okuma ile yeni kurulan yerleşim bölgelerinin, kentin karakteristik genel dokusunun olmayışı ve/veya eksikliği göz önüne alınmadan oluşturulması farklı farklı Ankaraların oluşmasına sebebiyet vermiştir. Kimliği olmayan, kent aidiyetinin üretilemediği hayata dair estetiğin üretilememesinin sonucu olan gri kent fikri bugün hâlâ toplumun pek çok kesimi tarafından satın alınmaktadır.
Ekonomik Faktörlerin Ankara Kent Kimliğine Baskısı
Kentlerin işlevsel özellikleriyle birlikte oluşan gelişim süreçlerinin gelişen ekonomik dinamiklere ve güçlü aktörlere bağlı olması ve bu mantığa göre gelişim göstermesi, ‘kentsel imgeleri’ de büyük ölçüde farklılaştırmakta ve değiştirmektedir. Ankara’nın bir memur şehri olduğu fikri aslında ekonomik faktörün baskısıyla oluşmuş bir kanaattir. Ayrıca ekonomik faktörlerin baskısı geleneksel doku içerisinde etkileşim ve değişim sürecine giren kentler gelişmiş dünyanın herhangi bir noktasında bulunabilecek sıradan bir caddeye dönüştürebilmektedir. Farklı bir değişle aynı markalarla, aynı alış-veriş mimarisiyle oluşturulmuş, standardize edilmiş bir kent dokusuna evrilmektedir. Tabiri caizse kent görüntüsü adı altında küresel markaların yer aldığı tek tip yapılardan oluşan bir kent oluşmaktadır. Bu ise sıradan, vasat bir kimlik sürecini gözler önüne sermektedir. Dünyanın herhangi bir yerinde kent oluşumlarında aynı caddeleri görmek hatta cadde kimliğine bürünmüş kentlerle karşılaşmak mümkündür. Ekonomik faktörlerin baskısıyla oluşan bu dönüşüm; kent kimliğinin fiziki, sosyo-ekonomik ve demografik yapıya bağlı olarak değişmesine de neden olmaktadır.
Küreselleşme ile gelen tehlike: Akültürasyon
Küreselleşmenin kültürel dönüşüm süreci, kültürlerarası etkileşimin yoğunlaşması ile ilgili olarak ortak alanın büyümesi diye tanımlanan “akültürasyon” kavramıyla açıklanmaktadır. Akültürasyon sürecini hızlandıran, yeni teknolojik buluşlarla desteklenen iletişim ve bilişim teknolojilerinin hızla gelişmesi ve genişlemesidir. Bu dönüşüm süreci içinde, bütün kültürler ortak bir platformda buluşmakta ve aynılaşmaktadır. Bu bağlamda, başta tüketim ve eğlence normları düzeyinde aynılaştırma sağlayarak evrensel bir kültür oluşturma düzeyine ulaşılmaktadır. Aynı zevkleri, aynı hazları paylaşan aynı tatlardan haz alan kimliksiz bir küreselleşme modeli oluşmaktadır.
Günümüz kültürel ilişkilerinin en önemli sorunu kültürel homojenleşme ve kültürel heterojenleşme arasındaki gerilimdir ve kültürlerarası etkileşimi, karışımı sağlayan ve küresel kültürü oluşturan küreselleşmenin yol açtığı kültürlerarası akışlar beş ana başlıkta ifade edilebilir.
· İlki, insan hareketliliği ile ilişkili olan akıştır. Bu hareketlilik uluslararası düzeyde yer alan her türlü insan hareketliliğini kapsamaktadır.
· İkincisi, üretim ve malların hareketliliği ile meydana gelen, teknolojik akıştır.
· Üçüncüsü, döviz piyasaları ve borsalardaki hızlı para yani sermaye hareketliliğinin oluşturduğu, finans akışıdır.
· Dördüncüsü, bilişim teknolojilerinin etkisiyle, enformasyonu arttıran medya akışıdır.
· Beşincisi de, devlet ve devletsiz örgütler tarafından oluşturulan ideolojik akıştır.
Yeni Kentlerin Kültürel Ürünü: Washington Portakalı
Burada en önemli husus ekonomik faktörlerin kültürel oluşum, kültürel değerleri belirlemiş ve oluşan bu yeni okuma sisteminin baskın olmasıdır. Yani Washington Portakalı dendiğinde bir bölgeye ait portakal cinsinden bahsedebildiğimiz gibi, aynı zamanda kültürel bir değeri ifade eden bir kavrama ekonomik içerik yükleyerek, bir ekonomik değeri de ifade etmek zorunda kalıyor olmamız manidardır. Hatta denilebilir ki, yeni düzen içerisinde ekonomik değer taşımayan kültürel öğelerin yok olmak ya da değersizleşmek gibi bir tehlike altında olabileceği kanaatine bile varabiliriz. Bu bağlamda, son yıllarda öne çıkan coğrafi işaret kavramı kültürel ve yerel değerlerin iktisadi bir değer ifade eden bir boyuta taşıması çok daha manidardır.
Anlaşılan odur ki; kültür hızla parçalanırken ekonomik ve sosyal olan kavramlar kültür kavramı ile ifade edilmeye başlanmıştır. Bireyler açısından hayatın hızı bu denli değişirken kente bakıldığında mekân kavramının da değiştiği görülmektedir. Kent kimliği, kent aidiyeti, göç, kentlilik gibi kavramların peşinden yürüdüğümüz bu metinde bir Ankara arayışımızı Ankara’nın sokaklarına taşısak dahi bir Ankara arayışımız daha uzunca bir süre devam edecektir.