Betül Gökçe AKGÖL'ün 15 Ağustos 2025 tarihli yazısı: Yenişehir'de Bir Öğle Vakti

Sevgi Soysal’ın okuduğum ilk kitabı olan Yenişehir’de Bir Öğle Vakti, anlatımıyla ve gözlem yeteneğiyle gerçekten büyüleyici. Kitabın sayfalarını çevirdikçe, yazarın karakterleri ve olayları nasıl ince bir ustalıkla sunduğunu fark ediyorsunuz; ama bunu gerçekten hissetmek için mutlaka okumalısınız.

Hikâye, Ankara’da geçiyor; yazarın Yenişehir olarak adlandırdığı semt, aslında hepimizin bildiği Ankara. Ankaralı olmasam da, Ankara’da geçen romanları okumaktan hep keyif aldım. Bu romanda da aynısı oldu. Ulus’un kalabalığı, Kızılay’ın telaşı, Samanpazarı’nın nostaljik dokusu, Ankara’nın o döneme özgü atmosferi, hepsi gözümün önünde canlandı. Kitabı okurken hem gülümsedim hem Ankara’yı seyrettim.

Yenişehir’de Bir Öğle Vakti, karakterlerin birbirine eklenmiş öykülerinden oluşuyor. Her bir karakterin yaşadıkları, 70’lerin Ankara’sının fonunda hayat buluyor. Sevgi Soysal’ın ustalığı, karakterleri öyle doğal ve canlı anlatıyor ki, kimi zaman yüzünüzü gülümsetiyor, kimi zaman ise içinizi hüzünle dolduruyor. Yazar, dönemin siyasal karmaşasını da incelikle ve hafif bir dokunuşla okura yansıtmayı ihmal etmiyor. Orta kısımlarda özellikle üç karakter üzerinden kurgu derinleşiyor, ama merak ve ilgiyle sizi kitabın sayfalarına bağlıyor.

Kitapta farklı hayatlar, farklı sınıflar ve farklı perspektifler bir araya geliyor: Zengin, fakir, burjuva, sosyalist, gurbetçi, işçi, memur, sonradan görmüş, kaderine kafa tutan, kuşak çatışması yaşayan, evladıyla sınanan… Hepsi bu kitapta var ve hepsi bir öğle vaktinde, Sevgi Soysal’ın muhteşem gözlemciliği sayesinde okura buluşuyor.

Son dönemde okuduğum en etkileyici Türk edebiyatı eserlerinden biri olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.