Baha YILMAZ'ın 16 Şubat 2024 tarihli yazısı: Aramaktan Bulmaya Vakit Bulamayanlar

Gün geçmiyor ki yeni bir hadiseyle yeni bir olayla karşılaşmayalım. Her gün yeni bir dünyaya uyanıyoruz. Ülkenin gündem hızı hep böyle miydi? Evet hep bu kadar hızlıydı. Yarım yüzyılı devirmiş birisi olarak buna şahidim.

Değişen bu gündem bizi aldatmamalı. Çünkü değişmeyen hala çok şey var.

Hala adalette sorunlarımız var.

Gelir dağılımında, yoksullukta sıkıntılarımız var.

Temsil kabiliyetimiz hala yerlerde sürünüyor. Meclis ya da diğer bir değişle parlamento hiç olmadığı kadar etkisiz.

Ülke ekonomisi hiç olmadığı kadar bozuk. Seçim sonrası yeni vergilerin geleceğine dair söylentiler duyuyoruz. Bütçe de hazine de boş… Birileri bu boşluğu tamamlamalı…

Üretim kapasitemizin düştüğünü öğreniyoruz. Ülkede ekilebilir tarım alanları çok azalmış. Çiftçi üretime küsmüş.

Siyaset yine eskisi kadar karışık ve değersiz. Ümit vermiyor. Zaten umursayan da yok.

Emekliler için beklenti belli. Keşke hiç olmasalardı. O zaman sosyal sigorta sistemi şaha kalkardı.

Liste böylece uzayıp gidiyor. 20 ya da 30 yıl öncesinin gazetelerini tararsanız aslında üç aşağı beş yukarı hep aynı meseleleri göreceksiniz.

Tüm bu yaşananlar karşısında bizim yaptığımız nedir? Sanırım hep bir arama eylemi içerisindeyiz. Kimimiz doğruyu arıyoruz. Kimimiz bir çıkış yolunu arıyoruz. Hermann Hesse’nin Siddharta’da söylediği “aramaktan bulmaya vakit bulamayan” insanlar gibiyiz aslında. O kadar çok şey aramamız gerekiyor ki!

Bunu biz istemedik. Adına çağ deyin, şartlar deyin bir şekilde aramaya zorlanıyoruz. Durup, bir an olsun çevremizi anlamaya fırsat bulamıyoruz.

Eskilerin bir sözü vardı: “Aramakla bulunmaz ama bulanlar yine de arayanlardır.” Yaşınız kaç olursa olsun aramak zorundayız. Aramayı bıraktığımız gün hayatı nihayete erdirdiğimiz gün olacak.

Umarım aradığınızı bulursunuz. Gündemi, siyaseti ya da iç boğan gündelik sıkıntıları çok büyütmeyin. Ne aramaktan vazgeçin ne de bulmaktan…