Sibel BAY'ın 13 Ağustos 2025 tarihli yazısı: Toplu Taşımada Göz Temasından Kaçma Kültürü

Sabah saatlerinde toplu taşıma araçlarına bindiğinizde kalabalığın içinde sıkışıp kalmak neredeyse kaçınılmazdır. İnsanlar yan yana, omuz omuza oturur, aradaki mesafe bir kol kadar bile değildir.

Buna rağmen çoğu kişi, karşısındakiyle göz göze gelmekten özenle kaçınır. Bakışlar ya yere, ya pencerelere, ya da telefon ekranına yönelir. Kısa bir an için gözler buluşsa bile, genellikle hızla uzaklaştırılır. Bu sessiz kaçış, şehir yaşamının en belirgin davranış kalıplarından biridir.

Şehirlerde kalabalık içinde kişisel alanımız giderek daralır. Bu nedenle göz teması kurmamak, farkında olmadan kendimizi korumanın bir yolu hâline gelir. Bazıları için bu durum, mahremiyetin bir yansımasıdır; başkalarıyla yakınlık kurmaktan kaçınmanın doğal bir yöntemidir.

Bazıları için ise sabahın yorgunluğunda kimseyle iletişim kurmama arzusunun sessiz bir ifadesidir. İnsanlar toplu taşımada kendi küçük dünyalarına çekilir ve başkalarının varlığını yalnızca yanlarından geçerken hisseder.

İlginç olan, aynı durakta her gün karşılaşan kişilerin aylarca birbirine tek kelime bile etmeden yolculuk edebilmesidir. Bu sessiz anlaşmanın mesajı ise “Bakışma, konuşma, geç.” şeklindedir.

Günlük hayatın ritmi, insanları birbirinden uzaklaştırsa da aslında herkes aynı mekânda, aynı zamana sıkışmıştır. Bu durum hem yalnızlığı hem de toplu taşımada paylaşılan sessizliği gözler önüne serer.

Toplu taşımada göz temasından kaçma alışkanlığı, modern şehir kültürünün de bir göstergesidir. İnsanlar kalabalıkta yalnız kalmayı, sessizliği ve güvenli mesafeyi tercih eder.

Ancak belki bir gün, telefon ekranlarından kafamızı kaldırıp yanımızdakine gülümsemek veya göz göze gelmek olağan hâle gelecektir. O zamana kadar, toplu taşımada en yaygın kural değişmeden devam eder: Göz teması kurmamak, güvenli mesafeyi korumanın en kolay yoludur.