Sibel BAY'ın 30 Nisan 2025 tarihli yazısı: Eski Mahalle Kültürünü Neden Özlüyoruz?

Her geçen gün daha yüksek binalarla çevreleniyoruz. Asansörlü apartmanlar, otomatik kapılar, kartlı girişler… Hayatımız kolaylaşıyor gibi görünse de kalbimizin bir köşesinde hâlâ o toprak sokakların, komşulukla ısınan evlerin ve gün batımı sohbetlerinin eksikliği var. Çünkü aslında özlediğimiz, sadece bir yer değil; bir yaşam biçimi.

Eskiden mahalleler, insanların sadece yaşadığı değil, birlikte yaşadığı yerlerdi. Sabah kapı önleri süpürülürken başlayan selamlaşmalar, öğleden sonra balkonlar arası sohbetlerle devam eder, akşamüzeri sokakta oynayan çocukların gürültüsüyle mahalle canlanırdı. Herkes birbirini tanır, komşunun çocuğu okuldan geç gelince endişelenir, bir cenaze olduğunda tüm sokak yas tutardı. Şimdi ise çoğu zaman yan dairede kimin yaşadığını bile bilmiyoruz.

Mahalle bakkalı bir güven noktasıydı. Veresiye defteri vardı ama o defterde güven yazardı. Çocuklar annelerinin yolladığı listeyle alışveriş yapar, bakkal abiler onları tanır, ihtiyaç duyduklarında harçlıklarını bile ertelerdi. Şimdi her köşe başında zincir marketler var ama “Nasılsın?” diyen kimse yok.

Bayramlarda kapı kapı dolaşılır, şekerler toplanır, büyükler eller öptürür, çocuklar birlikte büyür gibi olurdu. Şimdi o ziyaretlerin yerini sessizce geçen günler aldı. Teknolojiyle iç içeyiz ama insan ilişkilerimiz sığlaştı. Oysa mahalle kültürü, bireyin yalnız kalmadığı, toplumun dağılmadığı bir yaşam alanıydı.

Peki, bu özlem neden bu kadar derin? Çünkü mahalle kültürü, bize aidiyet duygusu verirdi. Bir sokakta yürürken herkesin sizi tanıdığı, çocukluğunuzun tanıklarıyla karşılaştığınız bir yerdi mahalle. İnsan kendini orada “bir yere ait” hissederdi. Şimdi koca şehirlerde kaybolmuş durumdayız; hem birbirimize hem kendimize yabancılaştık.

Elbette zaman değişti, şehirler büyüdü, yaşam tarzları dönüştü. Ama belki de yeniden sormanın vakti geldi: Daha fazla bina mı, yoksa daha fazla bağ mı istiyoruz? Mahalle kültürünü olduğu gibi geri getiremeyiz belki ama komşumuza bir merhaba demekle, çocuğu sokağa güvenle bırakmakla, birlikte çay içmekle küçük bir başlangıç yapabiliriz. Çünkü insanı insan yapan, teknoloji değil; temas, paylaşım ve hatırlanma hissidir.