Tuğba EROĞLU'nun 1 Şubat 2024 tarihli yazısı: Benzersizliğimizi Kaybediyoruz

Güzellik algısı, çağlar boyunca değişti ve evrim geçirdi. Günümüzde ise estetik cerrahinin yükselişiyle birlikte bir dönüşüm yaşanıyor. İnsanlar, kendi benliklerinden ve doğal güzelliklerinden uzaklaşırken birbirine benzer yüzler ve vücutlarla karşılaşıyoruz. Peki kaybettiklerimizin farkında mıyız?

Estetik cerrahi, bir dönüşüm aracı olarak görülse de aslında bir kaybın habercisi olabilir. Her birimizin eşsiz birer resim olduğu bir dünyada neden benzer yüzler arayışına giriyoruz? Gerçek güzellik, asimetriktir ve kusurların içinde saklıdır. Estetik cerrahinin sadece dış görünüşümüzü değiştirdiği bir dünyada iç güzellik unutuluyor. Doğallığın inceliğini düşünmeden estetik cerrahiye yönelmek aslında içsel bir çaresizliğin yansıması olabilir. Kendimizi kabul etmek ve sevmek yerine bir idealin peşinden koşuyoruz. Ancak gerçek güzellik, kabul edildiğimizde ve kendimizi sevdiğimizde ortaya çıkar. İçsel bir yolculuk, dış görünüşümüzü değiştirmekten çok daha önemlidir.

Güzelliği tanımlayan şey, yüzümüzün simetrisi veya vücudumuzun şekli değil, içimizdeki ışıktır. Estetik cerrahi, bu ışığı sönükleştirebilir ancak asla yok edemez. Her birimizin bir hikâyesi var ve bu hikâye, yüzümüzdeki çizgilerde, gözlerimizin derinliğinde ve gülümsememizin sıcaklığında saklıdır.

Doğallık, cesaretin bir yansımasıdır. Kendi benzersizliğimize sahip çıkmak, aslında toplumun belirlediği standartlara karşı bir başkaldırıdır. Estetik cerrahi, bizim farklılıklarımızı düzeltmeye çalışırken aslında çeşitliliği bastırmaktadır. Her birimiz, kendi yolumuzu çizmeli ve kendi güzellik tanımımızı oluşturmalıyız. Gerçek güzellik, farklılıklarımızda yatar. Estetik cerrahi, bu farklılıkları ortadan kaldırmak yerine kutlamalıdır. Birbirimizi kopyalamak yerine ilham alarak birbirimizi büyütmeliyiz. İçsel bir yolculuk, dış görünüşümüzü değiştirmekten daha derindir.

Belki de gerçek güzellik, sadece kendimizi olduğumuz gibi kabul ettiğimizde ortaya çıkar. Estetik cerrahi, bir araç olabilir ancak gerçek güzellik, içimizde yatar ve her birimizin keşfetmeye değer bir hazine olduğunu hatırlatır.

Doğallık, güzelliğin en saf hâli ve bu dünya, birbirimize değer verdiğimizde, asıl güzelliğin ortaya çıkacağı bir sahnedir. Her birimiz, kendi hikâyemizi anlatan yüzlerimizle ve bedenlerimizle bir araya geliriz. Estetik cerrahinin yarattığı klon dünyasına değil, doğanın mucizelerine şahitlik etmeliyiz. Çünkü gerçek güzellik, her birimizin içinde bulunan sonsuz potansiyelde yatar.