Dr. R. Bülend KIRMACI'nın 10 Haziran 2025 tarihli yazısı: Cinnet Toplumu
Basılı gazetelerin revaçta olduğu yıllarda "3. sayfa" meşhurdu.
Yurt genelinde işlenen envayi çeşit cinayetler, seri katil avları, türlü sapıklıklar genelde üçüncü sayfaları süslerdi!
Aradan geçen yıllarda TV'lerin haber kuşaklarının son bölümleri eskinin 3. Sayfasının yerini aldı.
Yetmedi... Kimi kanallarda sabah kuşaklarında da benzer dramlar yansıtılır oldu.
Çağımız sosyal medya çağı ve anonim paylaşımlardan Türkiye mahreçli olanların aşağı yukarı dörtte biri de, cinayet, yaralama, kavga ve dahası kadınları hedef alan iğrenç haberlerle dolu.
Gerçi haber demek toplumda ne varsa onu yansıtmak demek ve benzeri haberler Dünyanın her yerinden geliyor, gelebiliyor.
Benim derdim benim memleketim elbet!
Kriminal uzmanlar, deneyimli polisler, psikolog ve sosyologlar ile basında bu türden dramları izleyenler bir konuda hemfikir:
Türkiye özellikle son on yılda şiddet, kavga, yaralama, cinayet bahislerinde çok üzücü bir iklime erdi...
Toplumun asabı bozuk; geçim derdi, adalet karşısında güvensizlik, siyasi rol modellerin kavgacı üslubu, gıdadan kolayda mallara hile hurda, zam zulüm, eğitim açığı, iş kaygıları ve vurdu kırdılarla dolu abuk sabuk dizi filmler...
Yapanın yanına kar kaldığı, altta kalanın canının çıktığı bir toplum...
Ve bu toplum adeta tanınamaz halde cinnet içinde, infial içinde, öz-ezerlik ve adeta ölümseverlik kıskacında...
Gençler umutsuz, yaşlılar bezgin, orta direk bel vermiş;
Bankası soyar, elektrik şirketi soyar, benzincisi soyar, memuru azarlar, bu toplum dünyanın en öksüz en yetim insanlarının toplumudur; bin bir dert içinde...
Bakıyorsunuz habere;
Adam boşandığı eşini vuruyor;
Bir diğeri bütün sülalesini 'temizliyor';
Beri yandaki komşusu dövüyor;
Bu taraftaki doktoru hastanelik! ediyor...
Otobüs şoförüne yumruk atan mı ararsın, sokak hayvanına işkence yapanı mı sorarsın...
Hepsi burada!
Ne oldu bize?
Neden olduğunu kısmen yukarıda yazdım ancak tam olarak açıklamak zor...
Bir metalik devrandayız.
Her şey mal mülk olmuş, insanlar değer yargılarını unutmuş, vahşi kapitalizm bizi bizden almış;
Uyuşturucu, alkol, kumar, cinsel ticaret, organ kaçakçılığı gibi şer'lerin yuva yaptığı kentlerde, bizi birer kağıt mendil gibi buruşturup atmış...
Yunus'un, Mevlana'nın, Hacı Bektaş'ın insancıllığından eser kalmamış...
Atatürk'ün öğütleri tutulmamış; her 5 yılda bir 25 yıl geriye gitmiş gibiyiz...
Evet normalliğin patolojisi, anormalliğin salgını içindeyiz...
Yazık bize...
Çünkü biz, bu değiliz...
Bunu hak etmiyoruz...
Umarım eğitimi, ekonomik düzeni, hakça işleyen yasal sistemi ve kültürel gelişmeyi baş tacı eden yönetsel önlemleri ile Türkiye;
Büyük uygarlığına layık günlere ve yaşam kalitesine erişir...