R. Bülend KIRMACI'nın 28 Mayıs 2024 tarihli yazısı: Kopuş

Hayat bütünlüğümüzü kopartan kayıplar yaşıyoruz.

Yeni, yaşadım. Yaşıyorum...

Aslında giden gibi "kalan" da ölüyor. 

Ömür, sınırlı, emir büyük yerden, ne gelir elden?

Böylesi kopmalar yerine koyma veya yansıtma ile başa çıkılabilir değildir. 

Herkesin öyküsü farklı olup, ne giden ne kalan suçludur.

Tümü kader planı içindedir. 

Evet akıl var, evet analitik düşünce var, evet neden-sonuç ilişkisi kurulmalı ve tabii modern hekimlik var...

Fakat, bir hepsi bir yere kadar...

Evrenin sınırı nerede diye çok derine inmenin aklın sınırını zorlaması gibi; bu dünyanın sırrı nedir demenin de bir hududu olmalı. 

Hiç birimiz her birimiz için farklı olan parmak izlerimiz kadar mükemmel değiliz. 

Bu harika düzeni bir kuran var!

Ne ki kader planı içinde kalsa da; çürük binalar, yapay salgınlar hatta kitlesel katliamlar da yapıyor; insanoğlu!

Yapıyor, yıkıyor, kırıyor, onarıyor, hem uysal hem asi, hem en şerefli hem en adi, rollerini oynuyor...

Bu da doğal; hatta öylesine hırslarının kölesi oluyor ki insanlar, doğayı tarumar ediyor...

Yine de büyük saat işliyor...

Topraktan toprağa, topraktan denize, doğumdan ölüme, doğadan doğaya...

İnfial uyandıran yoksulluklar ve tiksindirici servet yığınına karşı ömürler adanıyor; değmez denecek en son şey de bu: 

İnsan insan kardeşlerine el uzattıkça, Tanrı'ya yakınlaşıyor. 

Ne ki ölümsüzlük iksiri yok ve olmayacak...

"İki kapılı bir handayız" deyişi ne güzel...

Devri daim olsun diyor erenler; bu dilekler.. Ne anlamlı.

Anlamalı sonlu varlığımızı, el uzatmalı çaresize, yetime, öksüze;

Fakirliğe ve cehalete karşı savaşmalı omuz omuza;

Vatan için şehit olanları, Mustafa Kemal Atatürk'ü rahmetle anmalı mesela...

Ve hayırlı bir evlat yetiştirmenin ve vefalı birer evlat olabilmenin dünya'nın en değerli bağı olduğu unutulmamalı...

Ve dilimizden dualarımızı yapabilmeli, okullardan topluma, ahlaki değerler de öğretilmeli...

Büyük kayıplar, derin acılar, kallavi kopuşlar, dramatik vedalar...

Biraz olsun dayanabilmek, epeyce direnebilmek, yolculuk sırasını beklerken insan kalabilmek için...

Ölürse tenler ölür, canlar ölesi değil diyerek, 

Yüce Allah'a sığınarak, ömrün kalanını, 'gidene' de huzur verecek şekilde tamamlamak gerek...

Ah Dünya yalan dünya!

Yine de anlamak, anlam katmak, anılara sarılırken, ufka bakıp, her nefeste, "beni buraya getiren büyük iradeye ve bana hayat veren, benimle yürüyenlere layık oldum, en azından hatalarımla beraber iyilik ve doğruluk yolunda emekledim" diyebilmek, esastır. 

Bilmem dostlarım bilmem siz ne düşünürsünüz?