Nesrin YARIM ÖZOĞLU'nun 4 Eylül 2023 tarihli yazısı: Trafik Terörü

Trafik terörü; insanların, kural tanımamazlığı sonucunda ağır, maddi hasarlara sebep olması ve çok sayıda insanın ölümüyle sonuçlanan kazalara karışmasına denirdi. Şimdilerde ise trafikte sabırsız, tahamülsüz ve öfkeli insanların meydana getirdiği bir terör eylemi var ki buna da trafik terörü diyebiliriz. Seyir hâlindeyken aracından her an inip etrafa, insana kurşun yağdırabilen, saldıran insanlar... 

Günlük haber kanallarını izliyorsanız her gün mutlaka birkaç kişinin yolun ortasında trafiği birbirine kattığını, sağa sola saldırıp insanlara zarar verdiğini görebilirsiniz. Yeşil ışık yanar yanmaz arkanızdaki aracın aynı saniyede kornaya basmasına benzer bir tahammülsüzlük var kimi sürücülerimizde. Tüm yol hakları, tüm kurallar onun çevresinde toplanmışcasına üste çıkan bir tavır hâlindeler. Büyükşehirlerin trafik çilesinin başkahramanı da bu trafik magandaları. Trafiği birbirine katarak o yolun saatlerce kilitlenmesine sebep oluyorlar.

Kimi geçiş üstünlüğü olan bir ambulansa yol vermemekte ısrar ediyor, kimi ise motorlu kuryeleri sıkıştırıp kazaya sebebiyet vermeyi kendine kural ediniyor. Aslında en büyük problemleri kendileriyle ama bunu trafikteki diğer kişilere mâl ediyorlar. 

“Trafikte yol verme kavgası kanlı bitti, trafikte tartıştığı kişiye kurşun yağdırdı, yolun ortasında defalarca bıçakladı, pompalı tüfekle vurdu, trafikte tartıştığı kadının aracını tekmeledi, trafikteki kanlı kavga araç kamerasına böyle yansıdı…” Bakın bunlar hemen her gün gördüğümüz haber başlıklarından birkaçı. Bazı insanlar trafikte her gün etrafta terör estiriyor. Bu insanların trafikte araç kullanması toplum için büyük tehlike. Araç kullanmak için sadece ehliyet yeterli olmamalı. Kişinin belli prediyotlarla ruhsal durumu da gözden geçirilmeli.

Uzmanlar da toplumda hızla artan bir şiddet eğilimi olduğundan söz ediyor. Bunu “öfkeden çok, tırmanan bir şiddet ve saldırganlık hâli” olarak tanımlayan uzmanlar, bu durumun bireyselden toplumsala birçok katmanla açıklanabileceğini dile getiriyor. Toplumdaki şiddet olaylarının artışındaki ana etken olarak ekonomik sıkıntı görülüyor. Gelir dağılımındaki adaletsizlik ve fırsat eşitsizliği, hoşnutsuzluğun ve öfkenin artmasına yol açarak bazı bireyleri şiddete yönlendirebiliyor. Özellikle düşük gelirli kesimler arasında, geleceğe dair umutsuzluk ve öfkeli bir atmosfer oluşabiliyor. İkincil olarak iletişim teknolojilerinin hızlı yayılması ve sosyal medyanın etkisi, şiddet içeren içeriklerin kolayca yayılmasına olanak sağlıyor. Nefret söylemleri ve şiddeti teşvik eden içerikler, geniş kitlelere anında ulaşabiliyor. Bu da toplumsal gerilimi tırmandırabiliyor ve şiddet olaylarının yayılmasına zemin hazırlayabiliyor. Ayrıca aile içi sorunlar da toplumsal şiddetin artmasında etkili olabilir. Şiddetin normalleştirildiği bir aile ortamı, bireylerin bu tür davranışları toplum içinde sergileme olasılığını artırabiliyor. İşsizlik ve gelecek endişesi de şiddetin artmasında etkili bir faktör. İşsizlik, kişisel değeri azaltabilir ve bireyleri huzursuz hissettirebiliyor.

Peki, tüm bunlar bir tarafa, insanların bu kadar kişisel silahlanmasının önü ne ara bu kadar açıldı? Kavgaya karışanların elinde silahlar, bıçaklar hatta pompalı tüfekler var. Sokakta güpegündüz havaya pompalı tüfekle ateş ederek gezen insan profilleri var. Bunlar hiçbir şeyden çekinmiyor, korkusuzca hareket ediyorlar. Sosyal medyada ellerindeki silahlarla, tüfeklerle gövde gösterisi yapıyorlar. Bu insanlar nasıl bu kadar silahlanabildi. İnsanların trafikteki eylemleri sadece ehliyete tabi olmayacağı gibi bu silahlanma konusu da bir masaya yatırılmalı. Yatırılmalı ki canı sıkılan, bir cana kıymasın.