Utku KABAKCI'nın 30 Ekim 2025 tarihli yazısı: Bilgi Ayrıcalık mı, Yük mü?

Geride bıraktığımız yüzyıllarda “bilmek” bir ayrıcalıktı. Çünkü kitaplara erişmek zordu. Öğretici azdı ve kaynaklar sınırlıydı. Bu nedenle bilgiye ulaşan kişiler “imtiyazlı” kabul ediliyordu. Bugünse rüzgâr tersine dönmüş durumda. Artık bilgi her yerde. İnternette, sosyal medya hesaplarında, dijital mecralarda. Yani ekranlarda. Fakat bu bilgi bolluğu daha doğrusu bilgi kirliliği gerçeğe ulaşmayı kolaylaştırmadı. Aksine daha da zorlaştırdı.

Çağımızın sorunu bilgiye ulaşmak değil. Asıl mesele, onunla ne yapılacağıdır. Hangi bilginin işlevsel olacağının ayırdına varabilmek mühim bir beceri hâline geldi. Çünkü enformasyon yığıldıkça zihinler bulanıklaşmaya başladı. Seçilmeyen, ayıklanmayan bilgi gürültüden farksız hâle geldi. Bu yüzden her şeyi bilmek değil, doğru sualleri yönelterek gereksinim duyulan bilginin peşinden gidebilmek kıymetlendi. İşte tam da bu noktada analitik düşünebilme melekesi devreye giriyor. Bilgiyi yığmanın ötesine geçerek bağlantısallığı görebilmek gerekiyor. Bunun için de bilginin amaç değil, araç olduğunun idrak edilmesi şart. Çünkü ancak bu şuur ile lüzum görülmeyen bilgi reddedilebilir ya da yeniden biçimlendirilerek işlevsel kılınabilir.

Tüm bunlardan kolaylıkla anlaşılacağı üzere, günümüzde ihtiyaç duyduğumuz şey salt bilgi değil. Bilinçli arayış neticesinde elde edilen bilgiler ile karşılaşılan güçlüklerin üstesinden gelebilmek, yeni zamanlara daha uygun bir yeti olarak karşımıza çıkıyor. Bundan dolayı devir bilgiye değil, sorulara hükmetme devri. Bunu yapabilenler, yapamayanlara kıyasla iş yaşamında ve özel hayatta bir adım önde olacaktır.