Ersan AKBAŞ'ın 8 Kasım 2025 tarihli yazısı: Fenerbahçe Nerede Kaybetti?
“Fenerbahçe büyüklüğü ne şampiyonluk büyüklüğü, ne kupa büyüklüğüdür. Onun büyüklüğü başka bir büyüklüktür işte, adı konamaz.”
Tırnak içindeki bu satırlar, spor basının duayen isimlerinden İslam Çupi’ye ait...
Efsane isim tarihe altın harflerle geçen bu satırları, o dönem son lig şampiyonluğunu 1995-1996 sezonunda kazanmış Fenerbahçe'nin, sonrasında sessizliğe büründüğü dönemde kaleme aldı.
Camia, içindeki krizleri bitiremiyor, futbol takımı başarısız sezonlar geçiriyor, sarı laciverte gönül verenler, tribünlerde her fırsatta tepkisini gösteriyordu.
Ezeli rakibi Galatasaray ise 4 sene üst üste şampiyon olmuştu.
Üstüne üstlük Avrupa’da UEFA Kupasını kaldırmış ve Süper Kupa’yı da müzesine götürmüştü.
Duayen gazeteci işte bu satırları, o yıllarda yazdı.
16 kelimeyle sadece Fenerbahçe'ye değil tüm Türkiye'ye ders vermişti:
Fenerbahçe büyüktü, büyük!
Fenerbahçe’nin başarısının kupalarla değil, ruhu ve kültürüyle ölçüldüğünü hem bu kadar basit hem de bir o kadar eşsiz anlatmıştı.
İşte Fenerbahçe, vicdanının sesi bu kalemi kaybedince kaybetti.
Tıpkı 'Sinyor' Can Bartu'yu kaybettiği gibi...
Kimsenin önünde eğilmeyen bir isimdi. Futbolu bıraktıktan sonra yorumlarıyla Türk futboluna özelikle de Fenerbahçe'ye yön çiziyordu.
Adı bir takıma yazılmış, yazılacak en güzel marşta geçiyordu.
Hani şu sadece Fenerbahçelilerin değil, Galatasaraylısı, Beşiktaşlısı kısacası hemen her futbolseverin duyduğunda, ezberinden mırıldandığı efsane marş.
“Kalpleri fetheden renkler/Yaşa Fenerbahçe
Türk'ün kalbi sende atar/Yaşa Fenerbahçe
Mazinde bir tarih yatar/Yaşa Fenerbahçe
Ne mutlu seni sevene/Yaşa Fenerbahçe”
O marşta ismi geçiyordu Sinyor Can Bartu'nun;
“Cihatlar, Lefterler, Canlar, Fikretler/Hala sevilen birer abidedirler...”
Sarı lacivertli formayı Fenerbahçe yapan, çubukluyu gönüllere sevdiren futbolcuların isimleriydi bu isimler...
Bu marşta geçen "Canlar', 'Sinyor' lakaplı, hem futbol hem basketbol branşlarında Fenerbahçe formasını giyen tek sporcu olarak tarihe geçen Can Bartu'dan başkası değildi.
Spor yorumculuğunda dilinin kemiği olmayan Can Bartu, duruşu ve karakteriyle Fenerbahçe'nin sesiydi.
Fenerbahçe, 12 Nisan 2019’da Sinyorunu kaybetmekle sesini de kaybetti.
Fenerbahçe’nin efsane kaptanlarından Ziya Şengül, 10 yılı aşkın süre forma giydiği camiasında 5 lig şampiyonluğu görmüştü.
Futbolu bıraktıktan sonra uzun yıllar spor yorumculuğu yaptı.
Futbol bilgisi, açık sözlülüğü ve kendine has yorum tarzıyla Türk spor basınında kısa sürede sevilen bir isim haline geldi.
Fenerbahçe sevdası onun yaşam biçimiydi. Fenerbahçelilere de bunu öğretiyordu.
Ömrünün sonuna kadar dilinde tüy bitti ama Fenerbahçe'ye ve Fenerbahçelilere yol gösterme sevdası bitmedi.
26 Şubat 2023'te hayata veda ettiğinde, Fenerbahçe de yol göstericisini kaybetti.
Selçuk Yula, 80'lerin ilk yarısında Fenerbahçe formasıyla fırtına gibi esti.
1985 yılında Şampiyon Kulüpler Kupasında, favori gösterilen Bordeaux'ya karşı destan yazan takımdaki futbolcuların başında geliyordu.
Attığı ilk gol, Fenerbahçe'nin pes etmeyen ruhunu temsil ediyordu.
O yıllarda Türkiye'den yurt dışına bir futbolcunun transferi hayal ötesi bir durumdu.
İşte o Selçuk Yula, Hertha Berlin takımına transfer olarak o hayali gerçekleştiren bir isimdi.
Sonrasında Sarıyer yılları, ardından sürpriz bir şekilde 1991'de Galatasaray'a transferi...
Galatasaray'ın iç dinamikleri, Selçuk Yula'ya forma şansı vermezken, futbola veda edişi...
Ardından spor yazarlığı ve yorumculuğa geçişi…
Burada da Fenerbahçe'nin pes etmeyen ruhunu bıkmadan usanmadan yaşatması...
6 Ağustos 2013’te daha henüz 53 yaşındayken, İstanbul’daki evinde kalp krizi sonucu hayatını kaybetmesiyle Fenerbahçe, işte bu pes etmeyen ruhunu kaybetti.
Bu örnek isimlerden elbette daha çok bahsedebiliriz.
Sanırım nereye gelmek istediğimi anladınız.
Fenerbahçe şampiyonlukları değil, tarihindeki bu isimleri kaybetmekle kaybetmeye başladı.
Bu isimler Fenerbahçe'ydi.
Fenerbahçe sevgisi, bu efsanelerle milyonlara ulaşıyordu.
Onlar yorumlarıyla açıklamalarıyla Fenerbahçe ruhunu ve kültürünü koruyordu.
Şampiyonlukları değil.
Fenerbahçe bu efsanelerini kaybettikten sonra yönünü kaybetti.
Kupaları değil.
Fenerbahçe, Beşiktaş ve Galatasaray...
Bunlar Türk futbolunun lokomotifi... Mazileri şampiyonluk ve kupalarla dolu...
Şampiyonluk tadını almış bu kulüplerin bir daha şampiyon olamamalarının imkanı yok.
Çok değil, en yakın örneği hemen yanı başımızda...
3 yıldır lige ambargo koyan takım olan Galatasaray, hatırlayın 2021-2022 sezonunda küme düşme tehlikesini iliklerine kadar hissederken sezonu zar zor 13. bitirmişti.
Bir daha kimse, bu takımın kolay kolay toparlanamayacağını sanıyordu, ama yanıldı.
Şimdi övgüler diziliyor. Çünkü geçmişi şanlı...
Tıpkı Fenerbahçe'nin ve Beşiktaş'ın geçmişinin şanlı olduğu gibi...
O şampiyonluklar mutlaka gelecektir, rahat olun.
Bu kulüplerin büyüklüğü şampiyonluklarında değil ruhunda saklıdır, bunu unutmayın!
Son bir not ile bitirelim:
Efsane isim İslam Çupi, Fenerbahçe’nin büyüklüğünü anlatan yukarıdaki satırları kaleme aldıktan dokuz ay sonra Fenerbahçe şampiyon oldu.
2000-2001 sezonuydu ve Fenerbahçe, ezeli rakibi Galatasaray’ın önünde ligi tamamladı.
Duayen kalemin bu şampiyonluğu görmeye ömrü yetmedi; 6 Şubat 2001’de aramızdan ayrıldı.
Görmesine de gerek yoktu; çubuklu formanın nasıl olsa bir gün şampiyon olacağını biliyordu.
Çünkü Fenerbahçe büyüktü. Bu kadar basitti.
Önemli olan bu büyüklüğün refleksini kaybetmemekti. Fenerbahçe bu refleksi taşıyan isimlerini kaybedince kaybetti!