İŞLETMENİN BOYUTLARI [FONKSİYONLARI]-11/4: Sektör Analizi ve Kümelenme

Sedat SADİOĞLU'nun 19 Ekim 2025 tarihli yazısı: İŞLETMENİN BOYUTLARI [FONKSİYONLARI]-11/4: Sektör Analizi ve Kümelenme

Abone Ol

Sektör Analizi Nasıl Yapılır?

Bu başlık seçili sektörün çok yönlü bileşenleri dikkate alınarak yapılmalı ve mümkünse gelecek potansiyelleri de hesaba katılmalıdır. Burada alt sektörler etkili olmaktadır. Ayrıca istatistiksel bütün veriler değerlendirmeye katılmalıdır.

Bir diğer değerlendirme ölçüte de bugüne dek yapılan uygulamalar, sektörle ilgili mevzuatlar ile ilgili stratejilerin iyi bilinmesiyle ilgilidir. Aşağıda sırasıyla değerlendirmede dikkate alınacak bileşenler yer almaktadır;

  • Altbileşenlerin (sektörlerin) çıkartılması
  • Varsa, altbileşenlerin de detayına girilmesi
  • Listelenen bileşenlere puan verilmesi
  • Beş yıl (belki de 10 yıl) sonraki potansiyelin de dikkate alınması
  • Potansiyel analizi yapılması (var, yok, azalıyor şeklinde puanlama)
  • Altbileşenlerin birbiriyle etkileşiminin yapılması
  • Her altbileşen için tehditlerin çıkartılması
  • Her altbileşen için fırsatların çıkartılması
  • Altbileşenlere, eğitim, danışmanlık, varsa test/Ar-Ge imkanları, kümelenme ve verilen devlet desteklerinin ilave edilmesi
  • Verilen puanların toplanması
  • Potansiyeli olan altbileşenlerin tespiti.

Sektör ile Kümelenme Arasındaki İlişki Nedir?

Özellikle sektörel, ölçeksel, ülkesel, bölgesel ve yerel rekabet gücünü artırıcı, aynı zamanda, kalkınma modeli de olarak görülen kümelenme;

  • birbirlerine katma değer ekleyen değer (üretim, hizmet) zinciri ile bağlı, karşılıklı bağımlı tedarikçileri de içeren işletmeler (Yan Sanayi- Ana Sanayi işletmeleri gibi),
  • bilgi üreten kurumlar (üniversiteler, araştırma kurumları, mühendislik şirketleri, TÜİK, vb),
  • destekleyici özel kurumlar (acenteler, danışmanlık şirketleri, bankalar, fon kuruluşları, sigorta şirketleri vb),
  • destekleyici meslek kurumları (Sanayi ve Ticaret Odaları, TESK, Borsalar, vb),
  • müşteriler (son yararlanıcılar),
  • kümelenmeyi destekleyen ilgili kamu kurumları (İl Özel İdareleri, Bakanlıklar, vb),
  • sektörel sivil toplum kuruluşları (dernek, oda, birlik, vakıf, vb),
  • yerel yönetimler (Belediyeler),
  • teknoloji bölgeleri, vadileri ve alanları,
  • sektöre yönelik, yazılı ve görsel medya,
  • kontrol ve standartları düzenleyen kuruluşlar (TSE, MYK, ÇSGB, Ulusal Akreditasyon Kurumu, vb) tarafından oluşturulmuş ağlar (şubeler),
  • ve bunların coğrafi bir alanda (tercihen ihtisas alanı, vadiler, teknoloji bölgeleri, vb) yoğunlaşmaları olarak tanımlanmaktadır.

Ülkenin stratejik planlarına uygun olarak belirlenen hedeflerde ve kümelenme üzerine yapılan detaylı analizlerde, küme/kümelenme haritaları çıkartılabilir.

Ülkemizde bu görev, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’na bağlı Kalkınma Ajansları tarafından yapılmaktadır. Doğru sektörlerde ve doğru haritaların çıkartılması gerekir. Çünkü kümelenmenin amacı, her türlü ve çok yönlü destek ile sürecektir.

Sanayi stratejileri belirlenirken, yatay ve dikey kümelenmeler böylece belirlenir. Dikey kümelenmede lider bir büyük işletme vardır. Yatayda ise, her küme üyesinin ortak katılımı ve görevleri olacaktır.

Yatay kümelenme zorluklarından dolayı, toparlayıcı olması açısından; meslek odaları, sanayi bölge yönetimleri, sektör birlikleri ve benzeri söz sahibi tarafların (STK’lar dahil) liderliği bazen de paydaşlıkları şarttır.

Kümeler, Aynı ya da Benzer İşkollarıyla Paydaştır! (Sedat Sadioğlu)

Kümelenmeler, daha sonra sektörlerdeki özgün ürünleri (markaları), sektörlerin dağıtım kanallarını, sektörel ihracat birliklerini, sektörel dış-ticaret şirketleri, sektörlerdeki nitelikli beyin-gücünü ve sektörün hedef müşteri kitlelerini kapsayacak şekilde genişler ve en sonunda da işletmeleri, “dünya devleri” haline getirir.

Kümelenmedeki asıl amaç “dünya devleri” oluşumunu teşvik etmek olmakla beraber; bu oluşuma, dünya devlerine ev-sahipliği yapmak da dahildir.

Uydu Girişimcilik

Giriş: Bu çalışmadaki başlık, ilk okuyanları biraz şaşırtacaktır. Çünkü birçok girişimcilik çeşitleri içerisinde ve hatta ciddi literatürlerde “uydu girişimcilik” diye bir kavram yer almamaktadır. Bu doğrudur, çünkü bu başlığın da zaten, girişimcilikle değil ve hatta girişimci ile de değil, girişim politikaları ile doğrudan ilgisi vardır.

Ülkemiz gibi, sadece “geri kalmış” değil, (planlı olarak) “geri bıraktırılmış” ülkelerdeki, bir dizi kalkınma girişimlerinde yaşanan sorunlara parmak basacağız ve konuya (böylece) farklı bir açıdan bakmış olacağız.

Bir Kabul.Önce üretmek ve üretilen ürünü dünyaya satmak, satılan ürünlere olan ihtiyacın ‘vazgeçilmez’ olmasıyla, tüketimini ‘reklamlarla’ körüklemek ve daha sonra da üretilen ürünün elemanlarını (makina gibi) satarak bağımlılığın sürmesini sağlamak ve hatta yeniliklerle, eski ürünü demode edip, yeni ürünleri piyasaya sürmek…

Yukarıdaki bu kabul; yabancı bir tüketim ürününün, bizim gibi ülkelerin pazarına girmesiyle beraber, kaçınılmaz ve bilinçli bir rant sisteminin (çarkının), sinsi sinsi devreye (nasıl) girdiğini açıklamaktadır.

Bu çark, yerleşik hayata çok önceleri geçerek, ticaret hayatını da çok iyi öğrenen (kurallarını koyan) ‘batılılar’ için çok güzel bilinmekte ve işletilmektedir. Kimileri bu çarka ‘kapitalizm’ yada (daha da ileri giderek) ‘vahşi kapitalizm’ de demektedirler.

Ancak, adı ne olursa olsun, ekonomik sömürü tek taraflı olarak ve artarak devam etmektedir. Buradaki rolümüz ‘uydu’ veya ‘takipçi’ olmayıp, ‘aktif rol’ şeklinde olmalıdır ki, hem kendi kendimize yetebilelim, hem de yapacağımız yüksek katma değerlerle, (hiç olmazsa kendi coğrafyamızda) lider yada güçlü olabilelim.

Kazanç Çarkı”nın Sonuçları;

  1. kazanç: Ürünün (doğrudan) satışından elde edilen kârlar
  2. kazanç: Ürünü üreten elemanların (makine, parça gibi) satışından elde edilen kârlar
  3. kazanç: İşbirliğinden (teknolojik anlaşmalar, (know-how) lisans, ofset, vb) elde edilen kârlar
  4. kazanç: Yenilikçilik adı altında (demode olan eski ürün yerine), yeni ürünlerin sunumu ve satışından elde edilen kârlar
  5. kazanç: 2. kazançtan sonra artarak devam eden (kendisini yineleyen) kâr döngüsü

Yerlileştiremediğimiz Bir Ürün Örneği: Otomobil

Otomobil üretimde yani montajcılığında, bugün yaşanan (ve yukarıda altı çizgili olarak verilen kabul de) bunu ortaya koymaktadır. Sektörün gidişi, tamamen ‘uydu’ ve diğer adı ile ‘takipçi’ olmamız yönündedir.

Yerli sanayimiz, teknolojinin tam aktarılmasına fırsat verilmeden ve ürünü yerlileştiremeden ya antlaşmalar bitiriliyor ya değiştiriliyor, yada şartlı teknoloji veriliyor veya doğrudan modeller (bir üst model ile) yenilenip, (öncekileri) demode duruma düşürülüyor.

Eskilerden (halen) hep duyarız, “şu İtalya’nın 50 sene önceki teknolojisiyle teneke şahin’leri ürettik ve kullandık” Doğru başlangıç da aslında buydu. Uydu sanayisi olan ve Ar-Ge’ye yeterli payı ayırmayan, Üniversiteleri bilimsellikten uzak bir ‘devlet dairesi’ haline getiren, ciddi tasarımlar yapmayan, yerlileştirme ruhunu ve girişimini, Atatürk’ten sonra kaybeden ve basiretsiz devlet yöneticileri yüzünden, devlet desteklerini, gerekli sanayi yatırımlarına aktaramayan bir zihniyet, asla değer üretemez!

Atatürk’ten bahsetmişken, şu meşhur ancak hiçbir sanayi kuruluşunun kapısına (bir türlü) asılmayan (OSTİM OSB hariç) deyişini vermeden geçemeyeceğim. Çünkü bu güzel ve çarpıcı deyiş, daha 1935 yıllarında, bizlere yol haritası olacak ve yön verecek türdendir;

“Sanayileşmek en büyük milli davamızdır!” (M. K. Atatürk)

Bugün İngiltere’nin Oxford Üniversitesinde, “mini” adlı ve dünyaca meşhur otomobillerin yapıldığını biliyor muydunuz? Ayrıca, daha pek çok motorların ilk prototipleri de Oxford Üniversitesi Teknoloji Fakültelerinde geliştirilmektedir. (Şu anda bu marka el değiştirmiş olsa da…)

Şimdi, yerli şahin’i üretip, geliştirip, dünyaya satmamızın hayal olmayacağını bir düşünün... Kartal’ların yüzde 100 yerli üretilip, yine küçük bir iyileştirme ile jip ya da kamyonet yapılabileceğini hiç düşündünüz mü?

Üstelik kartal’lar, arkadan çekiş gücü, çoğu yerli ve (özellikle parçası) ucuz olması avantajlarından, bazı yörelerin (Karadeniz) vazgeçilmez aracı olarak (halen) kullanılmaktadırlar.

Çalışmadan çıkan bazı sonuçlar: Bu çalışmadan çıkan bazı sonuçlar aşağıda sıralanmıştır;

1. Sonuç: Gücü elinde tutanlar, yani teknolojiyi elinde tutanların uyguladığı bu ‘kazanç çarkı’ yöntemi, yenilikçi girişimleri ve gerçek girişimciyi ortadan kaldırdığı gibi, bir ‘uydu’ gibi kendisine bağlayıp, cazibesi ile ‘takip eden’ konumunda tutmaktadır.

Bu da gelişmeyi, gerçek anlamda Ar-Ge’yi yani tasarımı ve özgün ürün denen yerlileştirmeyi ortadan kaldırmaktadır. Bu konuda bir öneri olarak, Ülkemizdeki seçilmiş teknik üniversitelere, ülke, sektör veya yöre şartlarına göre, teknoloji üretme görevi verilmelidir.

Örnekler; Sakarya Üniversitesi Mühendislik Fakültesi - Enerji Araştırma Enstitüsü (Güneş-pili Yapımı ve Yerlileştirme Teknolojisi Alt-yapısı görevi) Bir başka örnek, ODTÜ Müh. Fak. - Robotik Uygulamalar ve Araştırmalar Enstitüsü (Sanayi Robotları Yapımı ve Yerlileştirme Teknolojisi Alt-yapısı görevi) Bir başka örnek, İTÜ Müh. Fak. - Tekstil Makinaları Enstitüsü (Tekstil Makinaları Yapımı ve Yerlileştirme Teknolojisi Alt-yapısı görevi) vb. (Adımlar bu kadar net atılmalıdır!)

2. Sonuç: Türkiye`de, düşük (eski) teknoloji kullanılan alanlara yapılan yatırım girişimlerinin toplam imalat sanayi yatırım girişimlerindeki payı yüzde 69, orta düzeyde teknoloji kullanılan alanlara yapılan yatırım girişimlerinin yüzde 23`ler civarında kaldığı görülmektedir.

Ayrıca Türkiye`nin ihracatında ileri teknoloji içeren ürünlerin payı yüzde 8 dolaylarında kalırken bu paydan Singapur yüzde 70, Malezya yüzde 67, İrlanda yüzde 63, Güney Kore yüzde 42, Tayland yüzde 36, Meksika yüzde 35 ve İsrail’in yüzde 28 pay aldığı görülmektedir. (Veriler TÜİK’ten güncellenebilir)

Türkiye’nin ileri ve akıllı teknoloji kullanılan alanlara yatırım yapması, girişimleri ve girişimcileri desteklemesi zamanının gelip geçmekte olduğu, yukarıda açıklanan bilgilerden (artık) anlaşılmaktadır.

Son Bir Katkı

Mevlâna ve Girişimcilik: Hz. Mevlâna, aşağıdaki deyişinde, “hayatta başarılı olmanın” yollarını (bakın, ne de güzel) gösteriliyor;

“Hayatta başarılı olmak için üç şey lazımdır; dikkat, intizam ve çalışma! ” (Hz. Mevlana)

  • Dikkat: Akılı olmak, akıllı davranmak, uyanık olmak, tehditleri ve fırsatları kollamak anlamlarındadır.
  • İntizam: Düzen, disiplin, kurallara uyma, işlerin ve plânların yolunda gitmesi, düzgün ve doğruluk anlamlarındadır.
  • Çalışma: Yılmama, çabalama, koşturma, uğraşma, uygulama, işin bir ucundan tutma ve hatta hak etme anlamlarındadır.

Yukarıdaki açıklamaları dikkate aldığımızda (ya da doğru bir çıkarım yapmak istediğimizde), karşımıza “girişimci” türü bir insan modeli çıkmaktadır ki, bu da günümüz insanı için çok gerekli bir modeldir.

Girişimci modelli başarı”, sadece kişiyi kurtarmaz, ailesini, (eğer başka insanlara iş imkânı verecekse) çevresini ve dolaylı olarak ülke ekonomisini de harekete geçirir.

Başarılı olup, insanlara faydalı olan ve ölçülebilir bir değer üreten insanın, yüce Allah katında yeri seçkindir. Çabamızın sonucunda, ahireti hak etmeli ve cennete girme isteğimiz (de) olmalıdır.

(NOT: 11/4. bölümün sonu…)