Sedat SADİOĞLU'nun 1 Ekim 2025 tarihli yazısı: İŞLETMENİN BOYUTLARI [FONKSİYONLARI]-11/2: Girişimcilik Boyutu-1
Giriş: “Girişim” ile “girişimci” ifadelerinin çok karıştırıldığı bir çalışma hayatı temposunda, aslında kelimelerin de fazla anlamı kalmıyor! Çünkü her girişimin artık bir girişimcilik kabul edildiği bir zamanı yaşıyoruz. Her ne kadar, girişimcilik ile “genç” çok iyi uyuşsa da, gönlü genç, nice girişim sahipleri de yok değil! Zaten kavramın birleşmesinin, çıkış noktası da burasıdır. Türkiye İstatistik Kurumu da buradan yola çıkarak, bütün işletmeleri, sınıfına bakmadan, “girişim” olarak kabul etmektedir. Girişimciliğin bir eşiti de “müteşebbis”tir.
Günümüzde, girişimciliğin bir bilim dalı olduğu kabul edilmiş ve aynı, yönetim bilimi kategorisinde değerlendirilmiştir. Çünkü girişimci, işin içine balıklama girdiği andan itibaren, işine odaklanacağından, pek çok detayı atlayabilecek yada eksik öğrenebilecektir. Zaten, günümüz şartlarında, hiçbir şeye yetişme imkânı da yoktur. Bırakın kitap okumayı, bilgisayar başında yapılacak bazı araştırmalar ve hazırlıklar için bile, ayrı bir “yardımcı-girişimci” çalıştırmak gereği ortaya çıkmıştır.
Unutmayalım ki! bir girişimci, detaylı bir maliyet analizi, ürünün pazar araştırması, teknik tasarım, proje hazırlanması, rakiplerin araştırılması, teknik analiz, ürünün deneyleri veya denenmesi gibi konularda, dört dörtlük bir bilgiye sahip olamaz. Olsa da bu, bir istisna olur. Bu yüzden, girişimcilerin, daha işin başında yada projeleri sürerken, desteklenmeleri gerekir. Bunu şimdilerde bazı resmi kurumlar, meslek odaları ve bazı bankalar üzerlerine almış durumdadırlar. Hatta bazı okullar, girişimciliği ders olarak okutmanın ötesine geçerek, “bölüm” haline de getirmişlerdir. İdeal olanı ise, zorunlu bir ders olarak ve son sınıflarda okutulan ciddi bir (yıllık) ders haline getirilmesidir. Çünkü sadece işletme altında açılan bir bölüm olarak kalmamalı, özellikle de teknik bölümler ve mühendisliklerde okuyan adayların da faydasına (özellikle) sunulmalıdır.
Girişimcilik özelliklerinin, daha doğuştan belirtiler gösterdiğini bilerek, gençlerimizi destekleyelim, önlerini açalım ve ürünlerini sonuçlandırıp, faydaya dönüştürmelerini sağlayalım !
Yine unutmayalım!, bu gençler bizimdir, bu fikirler bizimdir ve Ülkemizin kalkınmasına katkı sağlayacak değerlerdir.
Deyiş Gibi Bir Tespit;
“İşini sev yada işinden nefret et! (Şüphesiz) ikisi de senin yararına...
-Eğer işini çok seversen, her zaman ‘başarılı’ olursun.
-Yok, eğer işinden nefret edersen (mutlaka) ‘girişimci’ olursun! ” Sedat SADİOĞLU
Hangi Alanlar Girişimci Çıkartır?
Giriş: Bu çalışmadaki yapılan başlık, aslında alfabenin “A”sına giriş gibi yapılan bir tür başlangıçtır. Girişimcilik alanlarını iyi bilmez isek ve iyi bir de analiz yapamaz isek, daha baştan çok kayıplar vermemiz içten değildir. Kayıp vermeden yoluna devam eden (tek) şanslı alan ise, (ne yazık ki ülkemiz için kısır olan) teknik olan ve daha ileri gidecek olursak teknolojik (ve hatta ileri-teknolojik) olan alanlardır.
Girişimcilik Şartları: Girişimcilik için aslında bir ön-şart olmamakla beraber, gizli sınırlar ve sınırlandırmalar vardır. Buna şöyle (basit ve anlaşılır olması açısından) bir örnek verecek olursak, bir mühendislik öğrencisi, atölye şartlarında bir mini elektrikli otomobil yapılabilir ve hatta yapılması için gerekli pek çok bilgi ve parçaya ulaşması da kolaydır. Ancak bir tane (prototip) yapıldıktan sonra aşağıdaki sınırlar ve sınırlandırmalar (hemen) devreye girecektir;
-tasarım ve patent onayı (yeterli Ar-Ge ve simülasyon tekniklerinin bulunamaması)
-geçerli bir yazılımın olması (yerli yada milli)
-standartlaştırma zorluğu (yerli standartların [henüz] olmayışı)
-test/deneme sürüş ve güvenliği onayı (yerli akredite laboratuvar bulunamaması)
-ucuza mal edememe zorluğu (yerli parça bulunamaması)
-seri üretememe zorluğu (güçlü yatırımcı bulunamaması)
-pazara satış zorluğu (güçlü yabancı rakiplerin olması)
-garanti zorluğu (güçlü teknik ve finansal altyapı zorluğu)
-yurt çapına yayılmış servis ağı zorluğu (işbirliği zorluğu)
-satış sonrası hizmet zorluğu (güçlü teknik ve finansal altyapı zorluğu)
Görüldüğü gibi, bir girişimcinin, günümüz şartlarında yapamayacağı hiçbir ürün kalmamıştır. Ancak ürünün yapılabilirliği ile ilgili konu karmaşık ve karışık hale gelmeye başlayınca, zorluklar başlamakta ve girişimci, daha işin başında vazgeçmekte yada vazgeçirilmektedir. Basit ve tüketimi çok olan ve kolay da üretilen ürünlerdeki zorluklar fazla olmadığı için de, girişimci (iş yaşamında kalabilmek için) basit olan ürünlere kaymaktadır. Elektrikli otomobil üretimini hayal eden ancak vazgeçen yada vazgeçirtilen girişimci, (bir bakıyorsunuz) sadece akü satan bir işyeri kurmuş (ve akü’leri dahi şarj edemez duruma düşmüş) olarak (kısır) kalacaktır.
Çalışmalardan Çıkan Bazı Sonuçlar: Bu çalışmadan çıkan bazı sonuçlar aşağıda sıralanmıştır;
1.Sonuç: Girişimci profillerinin, ülke şartlarına göre değişiklik arz ettiği açık olmakla beraber, girişimcilik ruhu ise hiç değişmemektedir. Girişimci, önce kendi birikimini (fikrini), sonra ülke olanaklarını ve daha sonra da dünya şartlarını iyi analiz ederek adım atmalıdır. Bir Hindistanlı girişimci, çok kolay bilişim (yazılım) sektörüne yönelik bir İşfikrini benimseyebilir, ortaya koyabilir ve hatta çok da başarılı olabilir, ancak bu başarıda ülkesinin birikimi ve öncülüğü (destekleri) aktif rol oynayacaktır. Aynı girişimci profilindeki bir girişimcinin, ülkemizde başarılı olması için, pek çok zorluğu aşması gerekmektedir. Bu zorlukların başında da “prosedürler” gelmektedir. Teknolojik fikirlerin seçiminde, ülke şartları bu yüzden çok önemlidir. Çünkü zorluk da çoktur ve aşılması gereken engeller de çoktur. Zaten girişimciyi yıldıran da bu engellerdir. Bugün, sözgelimi, deniz kazalarındaki arama-kurtarma çalışmaları için üretilmiş, resim gönderen, uzun süre deniz üzerinde (gece bile) uçabilen, insansız küçük uçak prototipleri yapılmış olsa bile, projeler (ne yazık ki) “master” veya “doktora” konusu olarak kalmaktadır. Yada seri üretime (bir türlü) geçilememektedir.
2.Sonuç: Türkiye`de, düşük (eski) teknoloji kullanılan alanlara yapılan yatırım girişimlerinin toplam imalat sanayi yatırım girişimlerindeki payı %69, orta düzeyde teknoloji kullanılan alanlara yapılan yatırım girişimlerinin %23`ler civarında kaldığı görülmektedir. Ayrıca Türkiye`nin ihracatında ileri teknoloji içeren ürünlerin payı %8 dolaylarında kalırken bu paydan Singapur %70, Malezya%67, İrlanda%63, Güney Kore%42, Tayland%36, Meksika%35 ve İsrail’in %28 pay aldığı görülmektedir. Türkiye’nin ileri teknoloji kullanılan alanlara yatırım yapması, girişimleri ve girişimcileri desteklemesi zamanının gelip geçmekte olduğu, yukarıda açıklanan bilgilerden (artık) anlaşılmaktadır. Uydu (peyk) teknolojisinde lider olan bir Türkiye olmayı hayal etmek çok zor olmasa gerek…
Girişim (Tek Başına) Neden Yetmez?
Giriş: Bu çalışmada, her girişimin mutlaka desteklenmesi gerektiği ve ancak her girişimin, uzun süren ticari hayata ve ticari kazanca dönüştürülmesi gerektiği üzerinde durulmuştur. Bu ister bir yöresel organik ürün üretip, Japonya pazarına girmek olsun, isterse de oturulan yerden, binlerce kilometre mesafedeki bir makinayı programlamak olsun, fark etmez! Dünya küçülmüştür, üretimler “dünya için” yapılmaktadır, yakın-uzak “Pazar” kavramı kalkmıştır, kâr marjları düşmüştür ancak nitelikler ve miktarlar artmıştır. Tüketicinin bilinç seviyesinin yükselmesi ve yasal gerekliliklerin zorlaması ile, ürünü üretmenin dışında, hizmet ve sonrası aktiviteler tercih edilir olmuştur. Bu da üretim ve hizmet politikalarının değişmesine yol açmıştır.
Girişim Tek Başına Neden Yetmez? Reel sektörler açısından girişim, ister girişimci, ister KOBİ ve ister de büyük yatırımcılar tarafından yapılmış olsun fark etmeksizin, bir ürün grubunun üretimi yada değerlendirilmesiyle (satış-pazarlama) doğrudan ilgilidir. Bu durumda, bu ürün gruplarını iki ana gruba ayırmalıyız ve irdelemeliyiz. (tarımsal ürün grupları hariç tutulmuştur)
1. Grup Ürünler (Üretimler)
Bu grup ürünler her türlü mal üretimidir. Bu ister bir hammadde (ham-girdi), ister bir yarı-ürün (sanayi ürünü) yada ister bir nihai (son) ürün olabilmektedir. Buradaki ayırımda, üretilen ürünün, nihai kullanıcıya gitmesi düşünülen, “nihai ürün” esas alınmaktadır. Çünkü nihai üründe potansiyel kitle, dünyadaki bütün insanlar olabilmektedir. Üretimciler, seri üretimi bundan yaklaşık 200 yıl önce başlatmışlar ve çok çabuk da otomasyona ulaşmışlardır. Zaten fabrikalar da bu mantıkla kurulmuşlar ve faaliyetlerini sürdürmektedirler. Avrupa’da ve Amerika’da, 200 yılı aşan ve halen faaliyetini sürdüren (dünya çapında üretim yapan) fabrikalar (ve markalar) vardır. Bundan daha 30 sene öncesine kadar, üretilen her ürüne aç olan Pazar, malın fiyatına bakılmaksızın, tüketiciler tarafından hızla tüketiliyordu. Bu tüketim çılgınlığını “lüks istekler” de körüklüyordu. Üretimde ulaşılan son noktada, teknolojik ürünlere olan düşkünlük, bu “sektörlerin gelişmesi” şeklinde sürmektedir. Bugün sadece çamaşır yıkayan değil, aynı zamanda kurutan ve hatta nano-teknoloji ile kumaşı onaran ve kırışıklıkları ortadan kaldıran makinaların üretilmesi, buna güzel örneklerdir. Adı ister yenilik, ister teknoloji ve isterse yeni model olsun, gelişmelerin, insan rahatı için süreceği kaçınılmazdır. Üretim için vazgeçilmez olan, artık “teknolojik” ve hatta “yüksek teknolojik üretim” olacak gibidir. Sadece iyi değil, çok iyi tasarım/yazılım ekipleri oluşturulup, desteklenmelidir. Biraz erken bir örnek verecek olursak, (çok yakında) bir saat büyüklüğünde (bileğe takılan) ve sağlığımızı ölçen ve gerektiği anda (tehlikede) bileğimizdeki damardan ilaç enjekte eden aletlerin tasarımı ve reklamı yapılırsa, buna hiç şaşmamak gerekir.
2. Grup Ürünler (Hizmetler)
Burada, kurumsal ve tarımsal hizmetler hariç, diğer hizmet grupları kastedilmektedir. Bu hizmet grupları içerisine; her türlü sunum, her türlü satış, her türlü aracılık ve her türlü servis (satış sonrası hizmetler) dahildir. Artık şunu çok rahat söyleyebiliriz, üretim politikaları, ikinci önceliğe düşmüştür. Çünkü tüketici pazarı gelişmiş (küreselleşmiş), tüketici sayısı artmış, aynı ve benzer konularda üretim yapanlar çoğalmış, rekabet hız kazanmış ve kısaca, dünya küçülmüştür. Teknolojisi ne kadar yüksek ve fiyatı da ne kadar düşük olursa olsun, havaya zıplayıp bir sineği yutan bir oyuncağın satış şansı fazla olmadığı gibi, bu tür işletmelerin uzun süreli olması da beklenemez. Zaman, birçok insani değerlerin de artık hizmete dahil edilmesi aşamasına gelinmiştir. Hizmet sahipleri de bunun farkındadır. Bu farkındalığın başında, aşağıdaki faktörler etken olmuştur;
-uzun süreli ürün güvencesi
-sağlıklı ürün güvencesi
-hizmet sonrası takipler
-müşteri şikâyetleri
-güleryüzlü karşılama
-önerilere açıklık (hizmet gelişimi)
-hedef ülke insanı (tüketici) analizi
-insani ihtiyaç analizleri
-geleceği olan ürünlerin analizi
-trendler (genç kitle, alışkanlıklar, sektör seçimi, moda akımları, vb)
-ergonomik çalışmalar
-canlı tanıtım ve reklamlar
-promosyonlu satışlar, vb.
(NOT: 11/2. bölümün sonu…)