Dr. R. Bülend KIRMACI'nın 30 Eylül 2025 tarihli yazısı: Siyaset'imiz!
Siyaset, meslek değildir.
Belirli bir dönem yapılan kamu görevidir.
Ne ki bizde doğru düzgün mesleği olmayan adamların toplanma alanıdır, siyaset arenası.
Mevcut delegelik sistemi de adeta ikincil bir seçmen kişiliğine bürünmüştür.
Dikkatimizi çeken şudur: Kimi siyasiler Anayasa değişikliğinden dem vururken, Partiler yasası ve seçim sistemine değinilmiyor.
Neden?
Oysa öncelikli gereksinme, Siyasi Partiler Yasasında demokratikleşme ve seçim sistemini daha adil hale getirmek değil midir?
Elbette öyledir; ancak, o zaman, lider ve çevresinin sultası sönümlenir; bu da işlerine gelmez...
Öte yandan daha adil bir seçim sistemi, toplumdaki tüm düşünüşlerin yasamaya yansıması açısından önemlidir, ancak bu da kimilerinin çıkarına olmasa gerekir.
Orta yerde ittifaklar, Parlamento içinde 'transferler', karanlık medya ilişkileri ve manipülatif anketlerle kotarılan seçimler dönüp durur; halk yine soyulur, yine unutulur...
Siyaset bu haliyle ülkemizin sorunlarını çözmek bir yana, kendisini sırtına bindiği halkımıza taşıtmaktadır.
Kaldı ki, 'vekillerin' yaşam koşullarında toplum ortalaması ile çok açılan bir makas vardır ve...
Siyasetin finansmanına ilişkin muğlaklıklar da göz önüne alındığında;
Adeta bir seçkinci 'siyaset sınıfı' karşımıza çıkmaktadır.
Evet, ekonomik organizasyonlardan, sosyal hayattan çok daha "geri" noktada istiflenen ve özellikle gençlerden kopan bir siyasettir bizimkisi...
Eğitim çağdaşlaşmadan, siyasetin finansmanı saydamlaşmadan, temsil görevlerine iliştirilen ayrıcalıklar kaldırılmadan, parti yasası ve seçim sistemi demokratikleştirilmeden,
Bu siyasetten ne ülkeye, ne halka hayır gelir.
Olsa olsa ekran başında birbirlerini söver, masa başında birbirlerini överler...
Demem o ki, siyasetsiz olmaz ama bu siyaset esnafıyla da hiç olmaz!