Hüseyin ALPASLAN'ın 15 Mayıs 2025 tarihli köşe yazısı: İzmir'de İlk Kurşun

Selanik'te doğan ve Osman Nevres Recep adını alan bu vatansever, İttihat ve Terakki'nin bursuyla Paris Sorbonne Üniversitesi'nde siyasal bilimler eğitimi almıştır. Fransızca, İngilizce ve Balkan dillerine hakimiyetiyle dikkat çeken Osman Nevres, Paris'te bulunduğu yıllarda İtalyanların Trablusgarp'ı işgalini protesto eden bir miting düzenlemiş ve aynı dönemde İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin fedailerinden oluşan Teşkilat-ı Mahsusa'ya katılmıştır [1]. Paris'te Türklük ve İslam aleyhindeki bir gösteriye silahıyla müdahale etmesi, onun vatanseverlik duygusunun bir göstergesi olmuştur.

1914 yılında İstanbul'a dönen Osman Nevres'e, Teşkilat-ı Mahsusa tarafından Balkanlardaki İngiliz ajanlarına karşı görev verilmiştir. Aynı dönemde öldürülen Teşkilat-ı Mahsusa üyesi Silahçı Hasan Tahsin'in kimliği, Buxton kardeşlere suikast düzenlemekle görevlendirilen Osman Nevres'e verilmiştir [2]. İngilizlerin Balkanlardaki politikalarına karşı çıkan Teşkilat, Buxton kardeşlerin Romanya'ya gideceği bilgisini alınca Osman Nevres, Hasan Tahsin pasaportuyla Bükreş'e gitmiştir. 2 Ekim 1914'te bir toplantı çıkışında Buxton kardeşlere ateş ederek onları yaralamış, ancak kaçamayarak yakalanmıştır. Sorgusunda gerçek kimliğini gizleyen Hasan Tahsin, beş yıl hapis cezasına çarptırılmıştır [3].

Osman Nevres’in, hapishane günlerinde dahi mahkûmiyetinden memnuniyet duyması onun feraseti hakkında fikir vermektedir. Kaderin cilvesi olarak, Birinci Dünya Savaşı sırasında İttifak Devletleri'nin Bükreş'i işgaliyle özgürlüğüne kavuşmuş ve bu beklenmedik olay hayatının akışını tamamen değiştirmiştir. Türkiye'ye döndükten sonra Hasan Tahsin kimliğiyle yaşamına devam etmiştir.

İzmir'e yerleşen Hasan Tahsin, burada ticarete atılarak yeni bir sayfa açmış gibi görünse de aslında geçmişiyle olan bağlarını tamamen koparmamıştır. İstihbarat teşkilatı olan Teşkilat-ı Mahsusa ile olan ilişkilerini gizli bir şekilde sürdürmeye devam etmiştir. Bu durum, onun sadece bir iş adamı olmadığını, aynı zamanda siyasi ve gizli faaliyetlerin de içinde yer aldığını düşündürmektedir.

Mondros Mütarekesi'nin imzalanması ve ardından İzmir'in işgali, Hasan Tahsin için yeni bir dönüm noktası olmuştur. İşgalin yarattığı derin üzüntü ve milli bilinçle hareket ederek, İzmir'de kurulan Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'ne aktif olarak katılmıştır. Bu cemiyet, işgale karşı direnişi örgütlemeyi ve Türk halkının haklarını savunmayı amaçlayan önemli bir sivil toplum kuruluşudur. Hasan Tahsin, cemiyet içindeki çalışmalarıyla Millî Mücadele'nin önemli isimlerinden biri haline gelmiştir.

15 Mayıs 1919 tarihinde İzmir'in Yunanlılar tarafından işgali sırasında Hasan Tahsin, işgalci Yunan birliklerine ilk kurşunu atan kahraman olmuştur. Konak Meydanı'nda, elinde Yunan bayrağıyla yürüyen teğmeni hedef alan bu ilk kurşun, Türk milletinin düşman işgaline karşı direnişinin sembolü olmuştur [4]. Çatışmada şehit düşen Hasan Tahsin'in bu cesur davranışı, Millî Mücadele ruhunun kıvılcımını ateşlemiş ve Anadolu'nun dört bir yanında yankı bulmuştur. Tıpkı Dörtyol'da Kara Mehmet Çavuş'un Fransızlara karşı ilk kurşunu atması gibi, Hasan Tahsin'in İzmir'deki direnişi de işgale karşı Türk halkının kararlılığını göstermiştir.

Osman Nevres'in Hasan Tahsin'e dönüşen sıra dışı yaşam öyküsü, Birinci Dünya Savaşı ve onu takip eden Millî Mücadele'nin karmaşık ve çalkantılı atmosferinin çarpıcı bir örneğini sunar. Kaderin bir cilvesi olarak, hapishanedeyken savaşın getirdiği kaosla özgürlüğüne kavuşan bu kişi, yeni bir kimlikle adeta yeniden doğmuş ve milli bir kahraman olarak tarihe geçmiştir. Bu beklenmedik dönüşüm, tarihin ne denli ironik ve sürprizlerle dolu olabileceğini gözler önüne serer. Hasan Tahsin'in İzmir'e çıkan düşman askerlerine karşı attığı ilk kurşun, sadece o şehri değil, tüm Anadolu'nun direniş kıvılcımını ateşlemiş ve onu Türk milletinin bağımsızlık mücadelesinde unutulmaz bir simge haline getirmiştir.

Dipnotlar

[1] Ergun Hiçyılmaz, Teşkilatı Mahsusa, Kaynak Yayınları, İstanbul 2016, s. 163-164.

[2] Ahmet Mehmetefendioğlu, “Teşkilatın İki Elemanı: Silahçı Hasan Tahsin’den Osman Nevres’e İki Hasan Tahsin”, Toplumsal Tarih, S. 185, Tarih Vakfı Yurt Yay., İstanbul 2009, ss. 32-35.

[3] Hiçyılmaz, age., s. 165.

[4] Ahmet Mehmetefendioğlu, “Teşkilatın İki Elemanı: Silahçı Hasan Tahsin’den Osman Nevres’e İki Hasan Tahsin”, Toplumsal Tarih, S. 185, Tarih Vakfı Yurt Yay., İstanbul 2009, ss. 36-38.