Hüseyin ALPASLAN'ın 9 Eylül 2025 tarihli yazısı: 9 Eylül: Hürriyetin Zaferi, Esaretin Mezarı
Tarihin bazı günleri vardır ki, onlar yalnızca bir takvim yaprağı değil, bir milletin yeniden doğuş belgesidir. 9 Eylül 1922, Türk milleti için işte böyle bir gündür. O gün İzmir’in semalarında dalgalanan bayrak, sadece bir şehri kurtarmadı; bir milleti ayağa kaldırdı, esareti tarihin karanlığına gömdü, bağımsızlığı sonsuza dek perçinledi.
15 Mayıs 1919’da İzmir işgal edildiğinde düşman süngüleri şehrin kalbine saplanmış, Anadolu’nun bağrında kara bir yara açılmıştı. İzmir yanıyor, İzmir ağlıyordu. Ama Türk milleti, hiçbir zaman boyunduruk altında yaşamamış ve yaşamayı reddetmiş bir milletti. Mustafa Kemal Paşa, “Benim karakterimdir” dediği bağımsızlığı daha İstanbul’un işgal günlerinde haykırmış, “Geldikleri gibi giderler!” sözleriyle aslında milletin kaderini çizmişti.
19 Mayıs 1919’da Samsun’a ayak basışı, bir kıvılcımdı; o kıvılcım Erzurum’da, Sivas’ta büyüdü, Ankara’da Meclis’in açılmasıyla milleti bir bayrak altında topladı. Paşa’nın Amasya Genelgesi’nde söylediği “Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır” cümlesi, artık kurtuluşun ne saraydan ne de yabancıdan, yalnızca milletten geleceğini ilan ediyordu.
Ve o azim, İnönü’nün sırtlarında, Sakarya’nın kıyılarında, Dumlupınar’ın ovalarında destan oldu. “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır; o satıh bütün vatandır” diyen komutanların inadıyla, “Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!” emrinin sarsılmaz kararlılığıyla düşman darmadağın edildi.
9 Eylül sabahı süvarilerimiz İzmir’e girerken, artık düşmanın kaçacak yeri kalmamıştı. Yüzbaşı Şerafettin Bey Hükûmet Konağı’na, Yüzbaşı Zeki Bey Komutanlık Dairesi’ne, Reşat Bey Kadifekale’ye Türk bayrağını çekti. O bayrak dalgalandığında, yalnızca İzmir değil, bütün Anadolu bağımsızlığını ilan etti. O bayrak dalgalandığında, Türk milleti bütün zincirlerini kırdı.
Bugün hâlâ o günün önemini anlamayanlar var. Hâlâ Millî Mücadele’yi küçümseyen, sanki bağımsızlık bize altın tepside sunulmuş gibi davrananlar var. İşte 9 Eylül, onlara verilmiş en büyük derstir! Eğer 9 Eylül olmasaydı, bugün ne özgürce dalgalanan bayrağımız olurdu ne bağımsız devletimiz ne de Cumhuriyetimizin temeli.
Atatürk yıllar sonra “Ben, 30 Ağustos’ta kazandığımız zaferi Türk milletinin hürriyetine, istiklaline kavuşması için en büyük vasıta sayıyorum. Ama esas olan, zaferi taçlandıran 9 Eylül’dür” diyecektir. Bu söz, 9 Eylül’ün sadece bir askeri başarı değil, milletin kaderini değiştiren nihai dönüm noktası olduğunu gösterir.
Ve unutulmamalıdır: 9 Eylül yalnızca geçmişte kalmış bir zafer değil, bugüne ve yarına bırakılmış bir vasiyettir. Çünkü 9 Eylül, bağımsızlık karakterinin, özgürlük tutkusunun, onurlu yaşam iradesinin adı olmuştur. O günü anlamayan, bu milletin damarlarındaki asil kanı da anlayamaz.
Türk milleti için 9 Eylül; hürriyetin zaferi, esaretin mezarıdır. Ve bizler, o zaferin çocukları olarak, özgürlüğün değerini bilmek ve onu sonsuza dek korumakla yükümlüyüz!