Utku KABAKCI'nın 1 Aralık 2023 tarihli yazısı: Post-Truth Siyaseti           

Post-truth (can çekişen hakikat), kamuoyunu ikna etmek için gerçeklerden değil de duygulardan yararlanılması olarak ifade edilebilir.

Post-truth çağında icra edilen siyasette kitleleri ikna ederek yönlendirebilmek için akla değil, duygulara seslenilir. Hatip, dinleyicileri duygularından yakalayabildiği ölçüde başarılı olur. Bu sebeple yeni zamanlar politikacıları, hedef kitlenin değerlerinin ve hangi kelimeler ile manipüle edilebileceğinin tespit edilmesini elzem görür. Post-truth siyasetini yapanlar için mühim olan somut kanıtlar değil, vaatlerdir. Vaatler, kitlenin duygularına hitap ettiği sürece ikna süreci kısalacak ve kolaylaşacaktır.

Kitleleri harekete geçiren düşünceler bilgiye değil, inançlara dayanır. Çünkü yeni zamanların parçalanmış dünyasında sayısız uzmanlık alanı vardır ve hiç kimse bunların tamamının bilgisine tek başına ulaşabilecek yeterliliğe sahip değildir. Bu sebeple de kimi kanaat önderlerine güvenmekten başka çıkar yol yoktur. Zamanın bireyi, kimin savına itibar edeceğini seçerken de çoğu zaman aklını geride tutarak duygu ve inançlarından yola çıkar. Buradaki anahtar kelime “güven”dir. Güvenin tesisinin sağlanabilmesi ise ortak değer ve kavramlardan yararlanmak ile mümkündür. Post-truth’ta ilk bakışta söz konusu değer ve kavramlar yüceltiliyormuş gibi görünse de aslında yapılan şey, içlerinin boşaltılmasıdır. İçi boşaltılan kavramlara ihtiyaç duyulan manalar yüklenerek kitleler manipüle edilir.  Böylece değer ve kavramlar özünden kopartılarak kitleleri büyük bir halüsinasyona sürükleyen afyon olarak kullanılır. Gerçeklikten uzaklaşılarak büyük bir algı balonunun içinde rüya âlemlerinde gezinilir. Post-truth politikasında bu büyük yalan balonunun şiştikçe patlamamasının nedeni ise kitlelerin, politikacıların gerçek dışı savlarına inanmaya gönüllü olmasıdır. Bu gönüllülük hâli yalanın siyasetinin üretilmesinde ve tüm toplumu kuşatmasında bir suç ortaklığını da doğurur.

Post-truth zamanların belirleyici özelliği, el birliği ile gerçeğin kovalanarak iktidar tahtına yalanın oturtulmasıdır. Ancak bu, gerçeğin tamamen kaybolduğu anlamına gelmez. Unutmayalım ki gerçeklerin er ya da geç ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır.