Utku KABAKCI'nın 23 Ekim 2025 tarihli yazısı: Bir Hegemonya Aracı Olarak Yapay Zekâ

Yapay zekâ, yalnızca teknik bir devrim değil, insanın dünyayı şekillendirme arzusunun yeni bir tezahürüdür. Hızlı ve isabetli analizlerle karar süreçlerindeki hataları minimize etmesi bir yana, toplumu belirli kalıplara sokma maksadıyla kullanılması da muhtemeldir. Bu yüzden yapay zekâya dair her değerlendirme, teknolojik iyimserliğin büyüsüne kapılmadan, etik sınırların dikkate alındığı bir çerçevede yapılmalıdır.

Yapay zekâ destekli sistemler, hangi alanda kullanılırsa kullanılsın, insan zihninin ona yüklediği anlam kadar değer kazanacak ya da yitirecektir. Süreç nasıl ilerlerse ilerlesin, nihayetinde belirleyici olan toplumların kendisidir. Burada asıl dikkat edilmesi gereken nokta, yapay zekâyı değerlendirirken mutlak iyimserlikten ya da mutlak kötümserlikten uzak durarak dengeli bir bakış açısı geliştirebilmektir. Umutla endişe arasındaki dengeyi kurmak, bu çağda her zamankinden daha önemli bir sorumluluktur. Bu dengeyi kurabilmenin yolu ise, yapay zekâya dair eleştirilerin yalnızca mühendislerin teknik yorumlarıyla sınırlı kalmamasıdır. İletişim uzmanlarının, sosyologların, hukukçuların, gazetecilerin yönelttiği sorular da bu tartışmanın merkezinde yer almalıdır. Zira yapay zekâ, baş döndürücü bir hızla hem iş dünyasına hem de gündelik yaşamlarımıza nüfuz ederken, ortak bir akıl ve sağduyu çağrısı yapmak kaçınılmaz hâle gelmektedir.

Eğer salt veri, belirli çevrelerin tekelinde toplanır ve kamu yararına uygun bir şekilde toplumun geneline açık hâle getirilmezse, yapay zekânın bir hegemonya aracına dönüşmemesi neredeyse imkânsızdır. Bu nedenle ileri teknolojiye ilişkin politikalar geliştirilirken etik ve insani kaygılar mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır. Çünkü ancak bu yolla teknolojiye maruz kalmakla, teknolojiden yararlanmak arasındaki fark açığa çıkabilir.