Betül Gökçe AKGÖL'ün 3 Mayıs 2024 tarihli yazısı: “Yarın Savaşta Beni Düşün"

Javier Marias, uzun zamandır aşina olduğum ancak bir türlü fırsat bulup okuyamadığım bir yazardı. Nihayetinde, Javier Marias’ın okuduğum ilk kitabını bitirdim; “Yarın Savaşta Beni Düşün.”

Okuyacağım kitaplara başlamadan önce, araştırma yapmayı seviyorum. Kitabın başlığı, en başından beri ilgimi çekiyordu, savaşla ilgili bir kitap olabileceğini düşündüm ama yanılmışım. Kitabın adı Shakespeare'in "Macbeth" adlı oyunundan bir alıntıymış, sonrasında da bu alıntının devamlı olarak tekrar ettiğini gördüm.

"Hiç kimse bir gün kollarında yüzünü bir daha asla göremeyeceği fakat adını hiç unutmayacağı bir kadının cesedini tutacağını aklından geçirmez" diye başlıyor kitap. Yeni tanıştığı, yalnızca kahve içtiği evli bir kadının evine akşam yemeğine giden Victor, birkaç saat sonra kadının ölüsüne sarılmış halde buluyor kendini. Sonrası Shakespeare’in 3’üncü Richard oyunundan bir repliğin ipliğine serili uzun bir hikaye. Kendimizi hep Victor’un düşüncelerinde gezerken buluyoruz.

Marias, bir ödül konuşmasında, “Yarın Savaşta Beni Düşün” adlı bu metin, başka şeylerin yanı sıra, kelimenin en geniş anlamıyla aldatmayı konu edinir” diye anlatıyor. Ancak ben buna katılsam da, bir taraftan da karşı çıkıyorum çünkü bence bu metin, “başka şeyleri” anlatmak için “aldatmayı” öne çıkarıyor gibi. Aslında kitabın tamamında da bahsedilenle asıl anlatılan arasında benzer bir ilişki kuruluyor.

Açıklanması ve ilk bakışta anlaması zor olan bir ölüm sahnesini uzun uzun, hatta sayfalarca okuyoruz. Okuduğumuz satırlardan kafamızı kaldırdığımızda ise asıl anlatılanın geride kalan olmak olduğunu görüyoruz. Gidenin yokluğuyla baş edemediğimiz, o koca boşluğun içinde yankılananlar… Bir anda biz de yitirdiklerimize, tercih etmediklerimize, hayal kırıklıklarımıza bakarken buluyoruz kendimizi. Bir de geçmişte bıraktıklarımızı ya da bizi geçmişte bırakanları...

Olmadıklarımızı, kesin dediklerimiz kadar belki’lerimizi düşünmeye zorluyor bizi Marias. Eline geçirdiği bütün kavramları didikliyor, evirip çeviriyor, uzun uzun bakıp uzun uzun bize anlatıyor.

Bence bütün romanlar, aynı etkiyi yaratamıyor. Marias, psikolojik analizleri altı çizilecek türden ve kesinlikle çok zeki bir yazar... Kitabı bitirdiğimde kendimi ve etrafımı sorgular halde buldum. Bence bu yazar için oldukça önemli bir etki değil de ne diyeyim ve yazımı kitaptan bir alıntıyla bitireyim:

“Herkesin aydınlık ve karanlık yanları vardır, gördüklerine, yaşadıklarına, gününe, kiminle konuştuğuna ve ne istediğine göre değişir bunlar da ve durmaksızın, ‘eskiden olduğum kişi değilim artık, eser kalmadı eski halimden,’ deriz kendi kendimize.”