Betül Gökçe AKGÖL'ün 31 Ekim 2025 tarihli yazısı: Zamanın Kokusu

Bazı kokular vardır, bir anda geçmişi getirir önüne. Hiç beklemediğin bir anda burnuna gelen bir sabun kokusu, bir parfüm ya da taze ekmek kokusu... Birden bire yıllar öncesine ışınlanırsın. Kokular, zamanın sakladığı anıları sessizce geri çağırır.

Bazen çocukluğuna dönersin. Annemin pişirdiği kekin kokusu mesela… Akşamüstü güneşi mutfağa vururken yayılan o sıcak koku hâlâ burnumda. Ya da ilkokulda kullanılan silgi kokusu… O koku, yazı yazmayı yeni öğrendiğim günlerin masum heyecanını taşır. Kokuların bir hafızası vardır, ama aslında bizdeki duyguları uyandıran da tam olarak o hafızadır. Her koku bir duyguyu taşır; kimisi özlemi, kimisi huzuru, kimisi hüzünle karışık bir tebessümü. Belki de bu yüzden bir parfüm kokusuyla eski bir aşkı, bir çiçekle eski bir baharı hatırlarız.

Zaman geçtikçe insan çok şeyi unutur ama kokular, unutulmaz bir şekilde belleğin derinliklerinde kalır. Ne fotoğraflar kadar görünür, ne de şarkılar kadar gürültülüdür. Ama bir kez hissedildiğinde, geçmişi en sessiz hâliyle getirir insana. Belki de zamanın gerçek kokusu, bu küçük anılarda gizlidir. Bir kahve fincanında, bir yağmur sonrası toprakta, eski bir kitabın sayfalarında… Her biri geçmişten küçük bir parça taşır. Ve bazen bir koku, yılların bile silemediği bir anıyı yeniden yaşatır. Kokular, zamanı durdurmanın en sakin yoludur. Çünkü o koku burnuna dolduğunda, zaman artık sadece bir sayı değil, kalbinin attığı bir andır.