Betül Gökçe AKGÖL'ün 21 Ekim 2025 tarihli yazısı: Evcil Hayvanlar ve İnsan Psikolojisi
Hayat bazen öylesine hızlı akıyor ki, insanlar kendilerini yalnız ve yorgun hissedebiliyor. İş, trafik, sosyal ilişkiler… Tüm bunlar birikiyor ve ruhu ağırlaştırıyor. İşte tam bu noktada, evcil hayvanlar sessiz ama derin bir şekilde insan hayatına dokunuyor. Bir kedi veya köpeğin varlığı, sadece bir arkadaş olmaktan öte, insanın ruhunu hafifletiyor, yalnızlığı dağıtıyor.
Evcil hayvanlar, karşılık beklemeden sevgi sunarlar. Sabah uyanıp kapıya koşan bir köpek, pencere kenarında güneşlenen bir kedi ya da mırıldanan bir kuş… Bu küçük varlıklar, insanın gününü aydınlatır, ruhuna bir ritim katar. Onlar bizim karmaşık düşüncelerimizi yargılamaz, sadece yanımızda olurlar. Ve bazen, sadece o varlıkla geçirilen birkaç dakika bile, içsel bir rahatlama sağlar. Araştırmalar da gösteriyor ki, hayvanlarla vakit geçirmek stresi azaltıyor, yalnızlık hissini hafifletiyor ve mutluluk hormonlarını artırıyor. Ama asıl önemlisi, evcil hayvanlar insanlara bir sorumluluk ve rutini hatırlatıyor. Onlara yemek vermek, yürüyüşe çıkarmak, oyun oynamak… Tüm bu küçük ritüeller, sahibine düzen ve amaç duygusu kazandırıyor. Bazen düşünürüm: Bir kedi veya köpek, hayatımızdaki sessiz terapist gibidir. Onlara bakmak, onlarla konuşmak, hatta sadece yanlarında oturmak bile, ruhun en derin köşelerine dokunur. İnsan yalnız hissettiğinde, evcil hayvanın sıcaklığı ve sevgisi, küçük bir mucize gibi gelir. Sonuçta, evcil hayvanlar sadece canlı dostlarımız değil; insan ruhunun ihtiyaç duyduğu şefkatin, sadakatin ve sessiz dayanışmanın simgesidir. Onlarla paylaştığımız zaman, hayatın karmaşasında kendimizi yeniden bulmamızı sağlar ve bize hatırlatır: yalnız değiliz, sevgi hâlâ etrafımızda dolaşıyor.