Sedat SADİOĞLU'nun 2 Mayıs 2024 tarihli yazısı: Önemli Dersler

Gören Göz – 65/1: Âbid ile Şeytan

Hayatını Allah ve Peygambere itaatle geçiren bir âbidin, yaşadığı topluluk bir ağaca (puta) tapıyordu. Âbid bu duruma çok kızarak, putperest topluluğunun taptığı ağacı kesmek için yola çıkar. Yolda şeytanla karşılaşır. Şeytan ona engel olmaya çalışır, fakat şeytanı yere yıkar. Şeytan âbide şöyle der;

- Sen, dünyada sıkıntı çeken fakir bir adamsın. Ben her gece yastığının altına bir altın koyayım, (gel) sen de bu işten vazgeç. Zaten onlar kalabalık, gazaplarına da uğrarsın! der.

Âbid, vadedilen altına aldanıp evine döner. İlk üç gece yastığının altında gerçekten altın bulur. Dördüncü gece ise, yastığının altında altın görmez. Bunun üzerine baltasını kapar ve öfke ile yola çıkar. Yolda yine şeytanla karşılaşır. Şeytan ona sorar;

- Nereye gidiyorsun?

- Ağacı kesmeye gidiyorum!

Şeytan, âbidi yine engeller. Öfkeli âbid bir kat daha kızarak şeytana saldırır. Ancak bu sefer yere serilen kendisi olur.

- Geçen defa seni yenmeme rağmen, nasıl oluyor da şimdi sana yeniliyorum? der. Şeytan, şu ders verici cevabı verir;

- Geçen günkü öfken Allah rızası içindi. Fakat bugün yastığının altında altın bulamadığın için bana saldırdın. Para ve mal hırsının körüklediği bir öfke ile beni asla yenemezsin! der. 

“Ey yüce Allah’ım, dünya nimetlerine olan hırsımıza galip olarak yaşayalım ki, şeytana uymayalım ve tuzaklarına düşmeyelim…Amin!”

Gören Göz – 65/2: Bir Değerlendirme

Ayetleri veya hadisleri delil olarak gösterip, hemen hüküm vermek, cüz’i iradesi olan insana (beşere) düşmez! Her türlü hüküm Allah’ındır! Çünkü sonsuzluğu sonlandıracak olan sadece Allah’tır. Buna gücü yeten de yine Allah’tır. Çünkü yüce Allah, son anda bile, samimi olmak şartıyla af dileyenlerin dileklerini kabul edeceğini, söylemiyor mu? Kaldı ki, içten bir takvâ ile kaderin bile değişebileceğini söylemektedir. Yine, “en sonunda cehennemde hiç kimse kalmayacak!” hadisine de dayanılarak (yüce Allah), insanları “sonsuz cehennem” ile yıldırıp, karamsarlığa düşürmek istememektedir. Yüce Allah’ın niyeti sadece ‘caydırmak’tır. Çünkü insanoğlunun zayıf olduğunu ve şeytana çabuk uyabildiğini iyi bilmektedir. Aşağıdaki ayet bu konuya (ne de güzel) işaret etmektedir;

“De ki: «Ey kendi aleyhlerine haddi aşmış kullarım, Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah, bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O (Allah), çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir!»” (Zumer Suresi, 53.Ayet)

Yine unutmayalım ki, yüce Allah, şefaatini ahirette kullanarak,  kendi yarattığı kullarının, sonsuz cehennem azabıyla cezalandırılmasına (zaten) razı değildir. Bazı affettiği kullarını ise, kendisine göre “sevimsiz” olarak nitelediği, cennetin son katlarına yerleştirecek ve (belki de) onları unutacaktır, kim bilir!

 “Yüce Allah(c.c.) Müslümanları, birbirimize hakkı, sabrı ve iyiliği tavsiye eden kullarından eylesin (ki; bizlere yakışan da budur)...Amin!”

Gören Göz – 65/3: Bir Kıssa : İki Ürün

Hükümdarın biri, bahar mevsiminde kıyafet değiştirerek dolaşmaya başlar ve yaşlı bir çiftçinin bahçesinde meyve fidanı diktiğini görür. Çiftçiye selâm verir ve sorar;

“Sen bu fidanları dikiyorsun ama meyvelerini yiyebilecek misin?” Yaşlı çiftçi bilge bir cevap verir;

“Efendim, dedelerimiz ve babalarımızın diktiklerini biz yedik, biz de dikelim ki çocuklarımız yesin!” Bu cevap hükümdarın çok hoşuna gider ve vezirine bir kese altın vermesini söyler. Altın keseyi alan Çiftçi;

“Efendim, gördünüz mü?, herkesin diktiği fidanlar yıllar sonra ürün verirken, benimkisi hemen verdi!” der. Bu cevabı da beğenen hükümdar, “şuna bir kese altın daha verin!” der. Çiftçi aynı bilgelikle hemen bir cevap daha verir;

“Efendim, herkesin meyvesi yılda bir kez ürün verirken, bakın benim meyvelerim, peş peşe iki ürün birden verdi!” der. Hükümdar;

“Şu adama son bir kese altın daha verin ve hemen buradan uzaklaşalım. Bu gidişle devlet hazinesini boşaltacak!”

“Sözü dinleyip de onun en güzeline uyanlar var ya, işte onlar Allah’ın hidayete erdirdiği kimselerdir. İşte onlar, akıl sahiplerinin ta kendileridir.” (Zumer Suresi, 18.Ayet)

“Yüce Allah’ım, Müslümanları akıl sahibi yap ki, hidayetine erebilelim…Amin!”

Gören Göz – 65/4: Gizli Kader

Kadere olan inancımız, tamamen normal dünya hayatı süren ve dünya nimetleri için yaşam süren insanlar için büyük bir anlam taşır. Bunun anlamı şudur;

“Yüce Allah(c.c.), kendi yolunu yani dosdoğru yolu tercih etmeyenler ya da bu yoldan sapanlar için “standart” bir ömür biçmiştir.” Kişi bu yol üzere ölürse, kaderi değişmez.

Bir de gizli kaderimiz vardır ki, bunun anlamını, nedenini ve zamanını, sadece yüce Allah bilir. Bu da, şu demektir;

“Yüce Allah(c.c.), dosdoğru yolu tutan insanların (ki, buna gayrimüslimler de dâhildir) yakınları (akrabaları) ve fakirleri gözetmesi şartı ve ilmi ile insanlığı ileri götürme niyeti ile ezeli plânında, onların ömürlerine ‘artı ömür’ vermiştir.” Bunu, ilgili ayet ve hadislerden biliyoruz.

Peki, Batılıların uzun ömür sürmeleri nasıl açıklanabilir?

Buna verilebilecek en mantıklı yanıt, yine yardımlaşmalarındaki incelikte aranmalıdır. Bugün Batı’da neredeyse fakir ve dilenen insanlara rastlayamazsınız. Çünkü Batı, varsa bu ayıbını kiliselerle, derneklerle, sivil toplum kuruluşlarıyla ve yapılan özel ve gizli sosyal yardımlarla çözmektedir. Kiliselerin bu çalışma mekanizmalarını bilmesek de, İncil’den alınan ve aşağıda değerlendirmelerinize sunduğum bölüm, Kur’an ayetlerine benzemesi açısından çok dikkat çekicidir;

Yoksullara yardım bölümü:

“…Bu nedenle, birisine sadaka verirken bunu borazan çaldırarak (ulu-orta) ilân etmeyin. İkiyüzlüler, insanların övgüsünü kazanmak için havralarda (Yahudi tapınaklarında) ve sokaklarda böyle yaparlar. Size doğrusunu söyleyeyim (-ki), onlar ödüllerini (yani asıl cezalarını) almışlardır. Siz (fakirlere) sadaka verirken, sol eliniz sağ elinizin ne yaptığını bilmesin. Öyle ki, verdiğiniz sadaka gizli kalsın. Gizlice yapılanı gören Babanız(!) (yani Tanrı) sizi (mutlaka) ödüllendirecektir.” (Matta İncili 6: 2. ve 4.Bölümler)

Ben, yukarıdaki İncil’de gerçek Hıristiyanlara verilen ödülün, “sağlıklı ve uzun ömür” olduğunu düşünüyorum. Ancak, mevcut durumun başka açıklamaları da olabilir. Örneğin;

Batılıların uzun ömür sürmeleri, Yüce Allah’ın, ‘çalışma ibadeti’ni layığı ile yaptıkları ve “insanlığı çok ileri götürdükleri” için de olabilir. Çünkü bu durumda, onlara bahşedilen sağlıklı ve uzun ömür ile belki de imana gelip, İslâmiyet ile tanışmaları mümkün olabilecektir. Önemli konuların gerçek nedenini ve hikmetini, şüphesiz yine yüce Allah(c.c.) bilir!

“Arşı yüklenip taşıyanlar ve onun çevresindeki şuurlular (bütün büyük melekelerle diğer görevli melekler) Rablerinin hamdı ile tespih ederler ve O’na inanırlar. İman sahipleri için de şöyle af dilerler: ‘Rabbimiz! Sen her şeyi rahmet ve ilim halinde kuşattın. Tövbe edip (tekrar hata yapmayan ve) Senin yoluna uymuş olanları bağışla ve onları (istemeden hataya düşenleri de) cehennem azabından koru!’…Amin” (Mümin Suresi, 7.Ayet)

Gören Göz – 65/5: İki Yüzlülüğe Bir Örnek

Bir gün Ebu Cehil, Allah’ın Resulüne bir tuzak hazırlar. Hemen evinin önüne derin bir kuyu kazdırır. Peygamberimizi (s.a.v.) evine davet eder. Peygamberimiz (s.a.v.) de davet üzerine Ebu Cehil’in evine gelir. Cebrail (a.s.) hemen gelip, Ebu Cehil’in evinin önünde tuzak için bir kuyu kazdığını söyler. Bu durum karşısında Peygamberimiz (s.a.v.), tam eve girmek üzere iken geriye döner. Bu sırada Ebu Cehil, birden geri dönmesine bir anlam veremeyerek, peygamberimize sormak için arkasından koşturur. Ancak biran, kendi kazdırdığı kuyuyu unutarak içerisine düşer. Ebu Cehil’i çıkartmak için ip uzattıklarında, bir türlü ipe kavuşamaz. İpler uzadıkça, kuyu derinleşmeye başlar. Bu hâl üzerine Ebu Cehil, derin ve karanlık kuyuda çıldıracak gibi olur.  Peygamberimize (s.a.v.) haber verilerek, kendisinin çıkartılmasını ister. Peygamberimiz (s.a.v.) kuyunun başına gelerek seslenir; “Seni kuyudan çıkartırsam iman eder misin?” O da hemen kabul eder.  Peygamberimiz (s.a.v.) mübarek ellerini uzatarak Ebu Cehil’i kuyudan çıkartır. Ebu Cehil kuyudan çıkar çıkmaz; “Hayatımda senin kadar güçlü bir sihirbaza rastlamadım” der ve arkasından da “iman etmiyorum!” diye de ekler.

Kısa Bilgi: Ebu Cehil kimdir? Mekke’nin lideri kabul edilen Ebu Cehil, Müslüman karşıtı olması ile bilinmektedir. Gerçek ismi Ebul Hakem’dir, Müslümanlara yaptıklarından dolayı, Ebu Cehil (cahilliğin babası) olarak adlandırılmıştır. Mekke’nin lideri olmasına rağmen oğlu İkrime bin Ebu Cehil İslâm dinine geçmiştir. Ebu Cehil, sanıldığı gibi Peygamberimizin amcası değildir.

“Hani o, (Allah’ı, peygamberlerini ve Allah’a imanın gerektirdiği esasları) inkâr edenler var ya, onların malları da evlâtları da Allah’a karşı kendilerine hiçbir fayda sağlamayacaktır. İşte onlar, cehennemliklerdir; Onlar orada (cehennemde) ebedi kalacaklardır.” (Âli İmran Suresi, 116.Ayet)

“Ey yüce Allah’ım, Sen’in her şeye gücün yeter…Amin!”

(NOT: Altmışbeşinci bölümün sonu…)