Dr. R. Bülend KIRMACI'nın 5 Ağustos 2025 tarihli yazısı: Cendere

Türkiye’de sıradan bir yurttaş ortalama olarak iki ayda bir vergi veriyor...

Gelir vergisi, kurumlar vergisi, emlak vergisi, o arada her türlü kolayda malda katma değer vergisi, dayanıklı mal veya taşınır taşınmazlar için özel tüketim vergisi; verginin vergisi...

Dünya'da bizimki kadar yüksek oranlı ve çarpan etkisiyle üst üste binerek, yurttaşı da girişimciyi de cendere altına alan başka bir düzen var mıdır, bilemiyorum...

Bununla da kalmıyor, çeşitli resim ve harçlar, türlü işlemler için kesintiler ve her kalemde yüklü ücret alan bankacılık sistemi...

Bu olgu son yıllarda vatandaşın vergileri ile yapılan köprü ve yollardan geçiş ücreti tatbik eden ve hatta Hazine’den güvence veren anlayışla örtüşüyor...

Düşünelim bir malın değerini aşan vergi olur mu?

Böyle bir sistem mantıken ve hatta moral değerler açısından hangi iktisadi mantığa sığar...

Tüm bunların yanı sıra onca çabaya karşın hala vergide kayıp ve kaçaktan söz ediliyor...

Dünyanın en bozuk gelir dağılımına sahip ülkelerden birinde servet yığınağı infial uyandıran yoksullukla tamamlanırken:

Ne vergisi, ne bölüşümü ile çağdaş bir düzenden söz etmek mümkün oluyor...

Öte yandan; vergiye harca zam yaparken geçmiş ve gerçekleşmiş enflasyona göre, çalışana emekliye zam yaparken gelecek ve beklenen enflasyona göre artış yapılıyor.

Bu bozuk düzeni iki kere bozmak demek...

Hayal nerede?

Gerçek nerde?

Benzin mazot elektrik zammı dört nala hemen

Çiftçi ürün bedeli rötarla geriden.. Ne ala düzen!

Peşin peşin alan, dört mevsim yedi bölge süründüren, taksit taksit öldüren bir karanlık düzen!

Bu anlayış değişmeden, adil bir vergi, hakça bir ücret düzeni tesis edilmeden; bu cendereden kurtulmak olası değildir.

Oysa kalkınma ve refah toplumuna erişme; vergisiyle, harcıyla, üretimi teşviki ile çağdaş bir düzeni gerektirir.