Sibel BAY'ın 28 Mayıs 2025 tarihli yazısı: Ekrana Değil, Hayata Bakabilsek
Eskiden cebimizde anahtarlık taşırdık, şimdi telefon taşıyoruz. Sabah uyanır uyanmaz elimizin gittiği ilk şey artık su değil, ekran ışığı. Gözümüzü tam açamadan Instagram’a, Twitter’a, WhatsApp’a giriyoruz. Henüz uyanmamışken bile dünyaya yetişme telaşındayız.
Bu bir alışkanlık değil artık, dürüst olalım: bağımlılık.
Öyle bir bağımlılık ki yolda yürürken bile kafamız yukarıda değil. O yüzden çukura düşmek ya da direğe çarpmak artık komik değil, olağan. Kafamızı kaldırıp etrafa bakmayı unutalı çok oldu. Her şey "anlık", her şey "bildirimlik" hale geldi. Oysa hayat hala sessiz ilerliyor. Çoğu zaman haberimiz bile olmadan.
Peki en son ne zaman telefonu evde unuttunuz? Unuttuysanız, nasıl hissettiniz? Çoğumuzun cevabı: eksik, huzursuz, hatta panik. Halbuki bir cihazdan bahsediyoruz. Ama onsuz dışarı adım atmak, çıplak hissettiriyor. Çünkü kimseye ulaşamamak değil derdimiz; ulaşılmamak.
Yemek yerken, arkadaşla otururken, hatta film izlerken bile el telefonumuzda. Aynı anda üç şey yapabiliyor olmamız marifet değil. Asıl mesele hiçbirini tam yapamıyor olmamız. Derinleşemiyoruz, odaklanamıyoruz, anı yaşayamıyoruz.
Birçok kişi artık “dijital detoks” yapıyor. Ama detoks, geçici bir rahatlama. Asıl mesele, kendimize şunu sorabilmek: “Bu ekranda kaybettiğim zamanı, nerede daha anlamlı kılabilirim?”
Çünkü günün sonunda hiçbir bildirim, sevdiklerimizin yüzüne bakarken aldığımız tebessüm kadar değerli değil.