Sedat SADİOĞLU'nun 6 Temmuz 2025 tarihli yazısı: KALİTENİN BOYUTLARI-8/2: Kalite ve İnsan Gereksinimleri
İnsanın Gereksinimleri
İnsan, sadece üretmez aynı zamanda ürettiğini tüketir. Günümüz toplumları için tüketim toplumu kavramını kullanmak, yanlış olmayacaktır. Burada yapılacak ilk saptama; insanın ürettiğinden çok tüketme isteği ve eğiliminin olduğudur.
Birçok ekonomist, gereksinimlerden bahsederken doğal olarak, arz ve talepten de bahsedecektir. Elbette, bir talep olacak ki, arz olsun. Biz bu kalıpların biraz dışına çıkmak istiyoruz.
Yani, insanı tanıyıp, gerçekte neler istediği, bunu nasıl istediği, neden ve ne için istediği gibi kavramlara açıklık getireceğiz. İncelemelerde günümüz çağdaş insanını ele alacağız.
Ülkemizde sibernetik konusu üzerine kitapları olan ve beni etkileyen Sayın, Toygar AKMAN’ın 5. Boyut adlı kitabından bahsedeceğim. (sadece özetini çıkartarak) Yazar, insanı ele alarak, insan aklının bir çeşit boyut olduğunu ve hatta ileri giderek aklın 5. bir boyut olduğu fikrini ortaya atmaktadır.
Buradan şöyle bir yorum çıkmaktadır; insanoğlu konulara öylesine bir yaklaşım içinde bulunuyor ki, konuyu sadece enine boyuna değil, hislerini ve analizini de katarak çok boyutlu değerlendiriyor.
Düşünme, düşünürken analiz etme yani eskilerin deyimi ile muhakeme, insanı öyle boyutlarda ve dünyalarda dolaştırır ki, insan kendisine bile hayranlık duyabilir.
Boyut kavramını anlamak zor olsa da, kısaca aklın bilinen, düşünme sınırlarını aşan bir durum olduğunu söyleyebiliriz. Belki de bu bir yetenek, belki de Allah vergisi! Belki de insani bir özellik ve belki de bize sunulan ve kullanımını bildiğimizde kontrolü elimizde olacak bir güç!
Tarihte bu gücünü kötü amaçları ve istekleri için kullanan pek çok ünlü komutan ve devlet adamı sayılmaktadır ve hatta daha ileri giden biliminsanları, bu sözüm ona dahilerin beyinlerini inceleme konusu yapmaktadırlar. Ancak somut bir sonuç elde ettikleri söylenemez.
Diğer yandan bu çalışmalar, tıp dalının ilerlemesiyle başka türlü araştırmalara yerini bırakmaktadır. Gen mühendisliği şimdi bu sözüm ona dahilerin DNA’larını araştırıp, kötü genlerin teşhisinde kullanmaktadırlar.
Hatta bu konuda bayağı yol alındığı söylenmektedir. Bu çalışmalar daha zeki ve ancak zararsız düşünceler taşıyan insan modeli üzerine sürdürülmektedir.
Düşünmenin bir güç olduğunu, düşünce gücü üzerine araştırma yapan pek çok biliminsanı, tanıtlamaya (ispatlamaya) çalışmıştır ve hala çalışmaktadırlar. Ben onların bu savlarına katılıyorum.
Rusya, yıllardır akademik seviyede eğitim veren parapsikoloji bilim dalını kurmuştur. Buralarda ne tür eğitimlerin verildiğini ve ne seviyelere ulaşıldığı, bilim çevrelerinde şimdilik bilinmemektedir. Benzer çalışmalar Amerika Birleşik Devletleri’nde de sürdürülmektedir.
Ancak, beyin gücünün nasıl kullanılması ve yönlendirilmesi üzerine somut hiçbir sonuca ulaşılamamıştır. Bu da uğraşılan konunun yani insan beyninin, o kadar kolay anlaşılacak bir yapısının olmadığının göstergesidir.
Buradan hareketle, konuyu tekrar bu gücün kontrol altında tutulamadığına getirmek istiyorum. Bu kontrolü ne insanın kendi, ne de toplum sağlamak için uğraşıyor!
Kapitalist bir dünya oluşumunda zaten özellikle üretim ve tüketim körükleniyor. Çok üretim, çok tüketim, çok kazanç, hızlı yaşantı, hızlı araçlar, menzili çok uzun roketler ve bunun sonu yok gibi!
İşte bütün bunları da isteyen; yine insan! İnsanoğlu varolduğu günden beri hep istemiş;
- Güvenli bir ortam istemiş, çalışmış ve kaleler kurmuş,
- Sıcak bir ortam aramış ve Ekvator çevresine yerleşmiş,
- Bol besin istemiş ve sulak yerlerde her ürününü yetiştirmiş,
- Çoğalmak istemiş ve (güç için) çok çocuk dünyaya getirmiş,
- Paylaşmak istememiş ve birbirleriyle savaşmış,
- Rakip istememiş ve rakiplerini satın alarak safdışı bırakmış,
- Dünyaya sığamamış, uzayı parseller olmuş,
Bu örnekleri giderek karmaşık ve karamsar hale getirerek artırabiliriz, üstelik daha çarpıcı ve ilginç olanlarıyla!
Ancak verilmesi gereken mesaj anlaşılmış olmalıdır. Gereksinimlerin sonu yoktur ancak gereksinimlerin -mutlaka- sınırı olmalıdır!
Bir üretimin hedefi kim olursa veya hedefi ne olursa olsun, artık bilinmelidir ki, bunun çok boyutlu etkileri vardır. Üstelik bu etkilerin araştırılması da gerekir. Bu cümleleri şu somut örneklerle açabiliriz;
- Kâğıt tüketimini artırma pahasına ormanlar katledilemez!
- Kentler kurma pahasına, verimli araziler betonlaştırılamaz!
- Çok aerosol (flora gaz içeren basınçlı tüpler) üretilerek, ozon tabakası tahrip edilemez!
- Çok fosil yakıt kullanıp CO2 gazını salarak, sera etkisi oluşturup, küresel sıcaklıklar artırılamaz!
İnsanoğlu, madem akıl denen bir üstünlüğe sahiptir, dengeyi bulmak ve sağlamak ve hatta sürekli kılmak zorundadır. Dengeyi bulmak, sağlamak ve sürekli hale getirmek, bir sistem gerekliliğini akla getirmektedir. (sistem konusu, bu bölümün konusu olmayıp, sitem bölümünde ele alınmaktadır)
İnsanın Robottan Farkı
Çoğu insanın bu fark için aklına getirdiği ilk yanıt; “insan yaptığı işe yorum katar, robot ise sadece verilen komutu (bire-bir) yerine getirir” olacaktır. Bu yanıt doğrudur.
Ancak, şimdi çok daha doğru bulacağınız bir başka yanıt okuyacaksınız; robotik uygulamalarda tam bir kontrol varken, insan faktörü işin içine girince kontroldışı durumlar ortaya çıkmaktadır.
O zaman akla bir soru geliyor; insanoğlu mükemmele yakın çalışan makinalar ve robotlar dizayn edebiliyorken, nasıl oluyor da (kendisi) kontroldışı durumların içine düşebiliyor?
Bu soruya insanın sosyal statüsünü düşünerek başka sorular da ekleyebiliriz;
- İnsan, sağlığa zararlı olduğunu bilebile, nasıl oluyor da zararlı alışkanlıkları ediniyor veya bırakamıyor?
- İnsan, içkili iken nasıl oluyor da, direksiyonun başına geçip aşırı hız yapabiliyor?
- Dünyada büyük bir ekonomik gelir ve yaşam dengesizliği varken, nasıl oluyor da, adil bir ekonomik dağılım ve insanca yaşam standardı için çırpınmıyor?
Bu soruları hem kendimize, hem birbirimize sorsak, böylece insanın ruh yapısının analizini yapsak, işin içinden çıkamayız. Yani, insanın düştüğü kontroldışı durumlara mantıklı bir açıklama getiremeyiz. Zaten benim yapmak istediğim de bu değil. Bilmemiz gereken, konunun bu yüzünün de, insan konulu çalışmalarda hesaba katılmasıdır.
Bir Tespit; İnsanın Kendini Aşabilmesi
İnsanın yaratılan varlıklar ve canlılar içerisinde mükemmel olan yanının düşünmesi olduğunu biliyoruz. Yani kısaca akıl denen bu özellik bize bir hediyedir.
Biz akıllı yaratıklar yani insanlar, bu özelliğimizi önce kendimiz, sonra başkaları için kullanırız. Birinci yönümüz bencilliğe kadar varabilir, ikinci yönümüz ise toplumsallığa kadar ulaşabilir. Bize düşen görev, bu ikinci yönümüzü güçlendirmektir. Çünkü insan, ancak o zaman kendisini aşabilir.
Aşağıdaki tablo, konuyu özetleyen ve başka söze gerek görmeyen türdendir. Fikir vereceğini ve faydalı olacağını düşünüyorum…
|
İLERLEME |
EN ÇOK |
VAZGEÇİLEBİLİR ve ESNEK KURALLAR |
|
VAZGEÇİLMEZ, BİLİMSEL ve KABUL GÖRMÜŞ KURALLAR |
KURALLAR |
||
VAZGEÇİLEBİLİR ve İNSANIN KENDİ DOĞRULARI |
DOĞRULAR |
OLMASI GEREKEN, KABUL GÖRMÜŞ ve STANDART DOĞRULAR |
İNSANIN KENDİSİNİ AŞMASI |
(NOT: 8/2. bölümün sonu…)