Sedat SADİOĞLU'nun 11 Ocak 2024 tarihli yazısı: Kuantum Fiziği -2-

Gören Göz – 50/1: Kuşatıcı Bütünlük Teorisi Nedir?

Kuantum fiziğini, yani atom altı parçacıkların dünyasını algılamak zordur. Şurası bir gerçek ki tüm insanlar, tüm hayvanat, tüm nebatat (bitkiler), hareketsiz zannedilen tüm katı varlıklar ve tüm ruhani varlıklar  (melekler, nurlu varlıklar ve cinler), bir “mutlak varlığı” işaret etmektedirler. Ve yine (hiç şüphesiz) bir mutlak varlığın eseridirler. Bu mutlak varlık, çok genel anlamı ile “kuşatıcı bütünlük” anlamına da gelmektedir. Bu fizik üstü kavrama, Kur’an’da, yüce Allah’ın tüm kullarını kuşattığı, sonsuz şefaati ve evreni muazzam dengeleri ile kuşattığı gibi net ifadelerle zaten yer verilmektedir. Şimdi, tarafımdan iddia edilen teoriyi inceleyelim.

Kuşatıcı Bütünlük Teorisi: Tüm kuantum gerçeklerinden yola çıkarak, ‘Kuşatıcı Bütünlük Teorisi’nin oluşturulmasında, ‘dolanıklık teorisi’ndeki bilgiler ve yapılan tüm bilimsel açıklamalar ilhâm kaynağı olmuştur. Bu teorideki kabul, yüce Allah’ın izni ile 24 saat ve kesintisiz bir bağlantının olduğudur. Nasıl ki, bizimle beraber, doğumdan ölüme dek, her eylemimizi noksansız kaydeden “yazıcı” melekler yaratılmış ise, her türlü iletişimimizi de sağlayan nurani varlıklar yaratılmaktadır. Çünkü bu yaratmada, Allah için bir zorluk yoktur, “ol” demesi yeterlidir. Bu nurani varlıklar, eğer büyük bir eylem varsa (güneşlerin enerjisini sağlamak gibi, ya da çekim kuvvetleri, vb), bunu sonsuza kadar sürdürebilecekleri gibi, sadece bir eylem için de var olabilirler ve işleri bitince de yok olabilirler. Ancak, bu nurani varlıklar, (şimdilik) başka bir enerji çeşidiyle de açıklanabilir türdendirler. Kuantum fiziği, atom altı parçacıkları incelerken, zaten bir ilâhi gücün, ilâhi dengenin ve ilâhi amacın varlığını kabule doğru da gitmektedirler. Ben bu nurani varlıkları, bu teoride “nur ışını” olarak tanımlamaktayım. Çünkü ışınlar çok çeşitli, enerji yüklü, ya da yüksüz, çok girişken (lazer teknolojisinde olduğu gibi) veya ışık hızından da hızlı yol alabilmektedirler. Bizler sadece, en hızlı ışının, “ışık hızı” olduğunu biliyoruz. Einstein’ın bu ışık hızı teorisinin yerine yenisinin gelmesine çok az zaman kalmıştır. Nur ışınları, görünmeyen ve yüksüz bir ışın gibi hareket ederler. Bu ışınlar, ışık hızının yaklaşık 1.000 misli hızındadırlar ve işlevlerini sürekli sürdürürler. 

Mevcut ışık hızı….saniyede……….300.000 km yol alabilir

Nur ışın hızı……...saniyede…..300.000.000 km yol alabilir

Nur Çipi Teorisi: Şimdi, bu teori içerisindeki diğer muhteşem iddiaya gelelim; Yüce Allah(c.c.), yarattığı her ruha, her türlü iletişimi sağlayabilmek için bir “nur çipi” takmıştır. Bu nur çipine, parmak izlerindeki gibi farklı kodlar vermiştir. Bu çipin yaydığı nur ışını, ışık hızından 1.000 katı hızlarda gidebildiğine göre, yaratılış amaçları ne olabilir? Evrenin dengesinin sağlanması dışında, diğer bütün canlı varlıklarla iletişimin de bu şekilde sağlanabileceği (sonucu) ortaya çıkmaktadır. Bir kul olarak ve Allah’ın yeryüzü canlıları olarak, insanlarla ve hatta ruhlarıyla olan iletişimin önemi ortaya çıkmaktadır. Şu an için bir dünya âleminden (hayatından) bahsetmekle beraber, geçmiş için ruhlar âlemi (kabir hayatı) ve sonsuz gelecek için ise ahiret âlemi (hayatı) söz konusudur. Tüm insan ve cinlerin sayılarının yüz milyarların üzerinde olacağı da hesaplanabildiğine göre, iletişimin, sonsuz ahiret hayatı için önemi (yine sonsuz düzen için) ön plâna çıkmaktadır.      

Nur çipinin bulunduğu yerin ise, beyinde bir yerlerde olduğunu tahmin ediyorum. Halk arasında, “kulağım çınladı, birisi beni andı!” deriz. Bu doğrudur, çünkü bu çiplerin kulağa yakın da olabileceği akla mantıklı gelmektedir. Üstelik bu nur çipinin, beyin fonksiyonları ile de ilişkili olduğunu düşünüyorum. Kulak çınlamasının, telefonlara gelen mesajlar gibi olduğunu düşünebiliriz.

İddiamın Dayanağı: Evrenin Yaratıcısı, Kerim kitabımızda ve evrenin Efendisi (s.a.v.) ise hadislerinde, dünyadaki yaşam süreleri ve evreleri için, 1.000 katı rakamlar vererek mukayeseler yapılmaktadır. Bu rakam bazı yerlerde 1.000 yıl ve bazı yerlerde de 1.000 gün/gece şeklinde de geçmektedir. Tüm bu 1.000 ile verilen ifadeler, bizim dünya şartlarındaki örnekleri (daha kolay) anlayabilmemiz içindir. Hatta yüce Allah (c.c.), ahiret hayatındaki cezaların, yine (dünya hayatı ile kıyaslayarak) 1.000 yıl sürelerle çekileceği gibi rakamlar vermektedir. Şu an için dünyada ölçülebilen en yüksek hız, ışık hızıdır. Bu yüzden bu hızın 1.000 ile çarpılması ile nur ışınının hızı (çok rahat) bulunabilir. (300.000.000 km/sn) Aşağıda bu iddiayı doğrulayan net bir ayet, çözümlü olarak verilmiştir;

“Gökten yere kadar bütün işleri Allah (nurlu varlıkları tarafından ve tastamam olacak şekilde) yürütür. Sonra bu işler, süresi sizin hesabınızla bin (1.000) yıl olan bir (1) günde O’na yükselir (ve işlerin hesabı verilir).”  (Secde Suresi, 5.Ayet)

Nur Işınının İşlevi: Yüce Allah(c.c.), canlı ve cansız varlıklarını yarattığı günden beri ve her gün, 24 saat izlemektedir. Bu, tüm varlıkları ile haberleştiği anlamına gelir. Zaten benim izlemeden kastettiğim, haberleştiği anlamındadır. Bu haberleşme ağını, bizim bildiğimiz radyo, tv, telefon, internet yayınlarına benzetebiliriz. Şuanda dünya üzerinde on binlerce radyo, tv, telefon ve milyonlarca internet yayını yapılıyor ve bunlar 24 saat sürebiliyor. Bazı büyük yayıncıların, dünya ülkelerinde ofisleri ve muhabirleri bulunuyor. Bu yayıncılar, en küçük gelişmeyi, on binlerce kilometre uzakta olmalarına rağmen, anında ve ileri teknolojiyle canlı olarak verebiliyor. Bir an, bu yayıncıların sayısının 10 milyon olduğunu kabul edelim; her birisinin de 150 ayrı ülkede ofis ve muhabirleri ile yayın verdiklerini düşünelim. Böylesi bir radyo, tv, telefon, internet yayın trafiğinde, ışınların saldığı radyasyon ve enerji yüklerinin atmosferde oluşturabileceği karmaşayı asla fark edemeyiz. (Burada yeri gelmişken, benzer bir olay, nükleer serpintiler veya nükleer sızıntılar için de geçerlidir)     

Yüce Allah, tüm kanalları ile 24 saat iletişimi sağlamak için, tüm ilâhi alt yapıyı sağlamıştır. Özellikle de, en değer verdiği varlık olan insanların ruhuna, birer tane nur çipini takmıştır. Bu çip, yaydığı nur ışını sayesinde insanın, daha aklından geçirdiği bir düşünceyi (anmak, dua, vb), ışık hızının 1.000 katı hızda, ilgili yere iletmektedir. İnsanın düşündüğü kavramın bir mesaj (ileti) olduğunu kabul edersek, bu mesaj doğrudan yüce Allah’a olabileceği gibi, başka bir insana da olabilecektir. Böylece, kişinin (daha çok iyi) niyetine göre, bir başka kişideki nur çipi ile temas kurulmuş olacaktır. (Elbette bunu, kötü amaçlar için kullananlar da olabilecektir.) Şimdi bu hızın analizine bakalım;

Bir yakınımızın Amerika’da olduğunu varsayalım. Bu uzaklık yaklaşık 10.000 km olsun. Bu durumda, yakınımızı andığımız anda, kendi nur çipimiz, yakınımızın nur çipi ile iletişime geçer ve bir mesaj varsa iletmiş olur. Bunu saniyede 300 milyon km. hızlarla yapar. Bu hız, “akıl almaz” bir hızdır ve saniyede 30.000 farklı mesajın (ileti) gönderilebilmesi demektir. Eğer düşünce gücümüzü kontrol altına alabilir ve ‘Telepatik Çağ’ı yakalayabilirsek, yine her saniyede, birbirinden farklı 29.999 tane mesaj (ileti) daha gönderebilme şansı demektir. Bu, aynı zamanda bilgisayar işlemcisi gibi, saniyede 30.000 farklı analiz yapma anlamına da gelmektedir. Beynin yaydığı dalgaları okuyabilen ve parapsikolojik deneyler yapan ülkelerin sayısı artmaktadır. Üstelik bu ülkeler, sürdürdükleri deneyleri çok gizli yürütmektedirler (ABD, Fransa, İngiltere, Rusya, gibi).

Ruhlarla İletişim: Andığımız veya düşündüğümüz kişi “ölmüş” (tanıdığımız ya da tanımadığımız) bir kişi de olabilir. Bu durumda iletişimin mümkün olacağını, mezarlıkta yapılan dualarda ve ruhların haberdar olduklarını hadislerden biliyoruz. Bu durumda, bazı yaklaşık hesaplamalar da yapabiliriz. Geçici kabir (berzah) âleminde ruhun (bir şekilde) yaşadığını biliyoruz. Bizim ruhu anmamızın yaklaşık 30 saniye sonrasında geldiğini kabul edelim. O zaman kabir âleminin uzaklığı hakkında bir hesaplama yapabiliriz. Bu âlemin farklı bir boyutta ya da yine bizim evrenimizde bir yerde olma olasılığı da vardır. Bizim nur çipimizin mesajı, saniyede 300 milyon km. uzağa gidebildiğine göre ve anılan ruh da 30 saniyede gelebildiğine göre, geçici kabir âleminin uzaklığının yaklaşık 9 milyar km. uzakta bir yerlerde olması muhtemeldir. Bunu uzaydaki mesafelerle anlatacak olursak, (içerisinde yer aldığımız) ‘Samanyolu Galaksisi’nde, güneş sistemimize çok yakın bir yerde olması ihtimali bile vardır. En uzak (cüce) gezegen kabul edilen Plüton’un güneşimize ~6 milyar km. uzakta olduğunu söylersek, yakınlık konusunda fikir sahibi olabiliriz.

Yukarıdaki analiz, iddia ve teorilerimin, kuantum fiziğiyle anlatılan “dolanıklık teorisi” ile de uyuştuğunu ve bilinmeyen noktalara açıklık getirdiği düşüncesindeyim. Aksi halde anlatılanların, iddiaların ve hesaplamaların hepsi boşa gitmiş olacaktır. Yüce Allah’ın her şeye kâdir olduğunu ve her şeyden, her zaman haberdar olduğu biliyoruz. Zaten bunu bilmez ve kabul etmezsek yukarıda anlatılanların hepsi hayali olarak kalacaktır.

Sonuçlar ve Çıkarımlar: Ben, bu nurçiplerinin asıl görevinin, yüce Allah ile doğrudan haberleşme (iletişim) olduğuna inanıyorum. Bu anlamıyla ışık hızı 300 bin km olursa, beklenen diğer bir hız da  (ruhların hızı) 300 milyon km olacaktır. Yüce Allah(c.c.), Kaf Suresi, 16 Ayetinde, “And olsun(ki) insanı Biz yarattık ve nefsinin (içindeki şeytanın) ona ne fısıldadığını biliriz, çünkü Biz ona şah damarından daha yakınız.” diyor.

Bir Müslüman’ın Allah’a aracısız olarak duasının (yakarışının) ulaşabileceği zamanın, ‘dua anı’ olduğunu biliyoruz. Dua anında Allah’a ulaşmada melek aracı değildir, çünkü meleklerin böyle bir görevi tanımlanmamıştır. (Peygamberler için görevli ve çok özel olan, vahiy meleği Hz. Cebrail hariç) Kulun Allah’a duasının (mesajının) iletilmesi, ışık hızından 1.000 kez hızlı hareket edebilen ve her türlü ortamdan geçebilen nur ışınının sayesinde olabilir. Nur çipinden çıkan ve mesaj yüklü ışın, belki 3 belki de 5 saniye içerisinde Allah’ın ‘yakarış makamı’na ulaşır. Bu duadan (yani ışınlardan), yüce Allah’ın (böylece) haberi olur. Yüce Allah’ın kadrini ve gücünü bilmek,  hatta hayal edebilmek mümkün değildir. 

Kısa Bilgi: Einstien’ın meşhur ışık hızının yer aldığı formülünde, maddenin ışık hızında gitmesi halinde, tamamen enerjiye dönüşeceği, bu yüzden algılanamayacağı (belki de ışık şekline dönüşebileceği – “yazarın ilavesi”) ve zamanın (artık bir boyut olarak) ise duracağı hesaplanmıştır. Zamanın, hızla bağlantılı olması ve zamanın durması, aslında zamanın her yeri kaplaması anlamına da gelir. Bir ruh, zaman içerisinde her yerdedir. Aslında kuantum fiziğinin “dolanıklık teorisi” iyi incelendiğinde, bu durum örtüşmektedir. Bu, bir ruhun aynı anda birden farklı yerde olabileceğini de ispatlamaktadır. Bu yüzden, kabri ziyaret edilen bir ruh kısa zamanda, yattığı kabrin bulunduğu mekâna süzülebilir. Buna; hüzme haline gelmek, yoğunlaşmak, (ışık gibi) odaklaşmak veya bir çeşit ışınlamak da diyebiliriz. (Buradaki en uygun ifade, “ışınlanmak” olarak düşünülebilir.)

(NOT: Ellinci bölümün sonu…)