Sedat SADİOĞLU'nun 18 Mayıs 2025 tarihli yazısı: HAYATIN BOYUTLARI-6/3:  Önemli Yaşamsal Kavramlar Üzerine-2

Kaybedenlerden Olmak

Bu başlık biraz felsefe içerse de, kısa bir açıklama ile konuya değinmek istiyorum. Bu ifadeye Kur’an-ı Kerim’de, bazı din ve ahlak kitaplarda rastlarız. ‘Kaybedenlerden olmak’ veya ‘Günahkârlardan olmak’, vb. insanı bekleyen ne kötü bir sondur!

Bizi burada hayat açısından ilgilendiren, bariz bir hata veya suç karşılında kişinin düştüğü durumdur. Aslında bu ifade, kişinin inatla ve bilerek her türlü yanlışı (hata, suç, günah) mubah (doğru) kabul edip sürdürmesinin bir sonucudur. En kötüsü de ‘sürekli kaybedenlerden olmaktır’. Sürekli kaybedenlerden olan bir insanı bekleyen muhtemel tehlikeler şunlardır;

Sonuç.1:

· Bu tür insanlar için kurallar bir şey ifade etmez, adeta kendi kuralları ile yaşarlar

· Etraflarında kendileri gibi düşünen ve davranan azınlık destekçileri vardır ki, zaten güçlerini de bunlardan alırlar

· Sürekli yanlış yaparlar ve toplum onları dışlar

· Bu insanların çoğu, sonunda ya hapse düşerler ya kaçak yaşarlar ya suçlu yaşarlar yada erken yaşta ecelle tanışırlar

Sonuç.2:

· Öbür dünyada (ahiret) Cehennem ateşine düşen bir insan haline gelirler

· İlahi hesaplaşmada, ‘kalplerinde zerre kadar imanı olanlar’, cezalarını çektikten sonra belki kurtulacaktır…

Yaşarken

Konunun önemine işaret eden bir şiirimi aşağıda beğenilerinize sunuyorum;

Akarken Çeşmeni (Tasını) Doldur

Akarken çeşmeni doldur!

İster avuçla

İster kaşıkla

İstersen kepçeyle

Akarken çeşmeni doldur!

Zaman su, hatta sel olmuş akıyor

Fırsatlar göz açıp-kapayınca kaçıyor

İyilik ise yaşarken oluyor

Akarken çeşmeni doldur!

Sağın güzellik

Solun güzellik

Hakkını veremez insanlık

Akarken çeşmeni doldur!

Sedat’a söylemek kolay gelir

Yakalar bir araya zor gelir

İnsan gider, insan gelir

Akarken çeşmeni doldur!

(Sedat Sadioğlu, ‘Elde Var Kalp’ adlı şiir kitabından)

Güzünü Kaçıran Kurtuldu

Bu başlık aslında, tek başına çok şey ifade ediyor. Başka bir açıklamayı da gerektirmiyor. Burada Hacı Bektaşi Veli Hazretlerinin ünlü sözünü hatırlatmadan yapamayacağım; “Eline, diline, beline hakim ol !” Aslında bu da çok şeyi özetliyor. Benim yaptığım şey buna ‘gözü’ de ilave etmek. O zaman cümle şu şekilde karşımıza çıkar; “ Eline, diline, gözüne ve beline hakim ol !” Şimdi eksiksiz olmadı mı?

İster dil ile söylenmiş düşüncesiz, kötü niyetli bir söz, ister nefsine yenik bir bakış, ister kötü bir dokunuş (temas) olsun fark etmez. Çünkü konunun bir o kadar açıklama gerektiren yönü vardır ki, yazmak sayfalar sürer. Ancak, kabul etmek gerekir ki, kadınlar için ‘dil’ ve erkekler için de ‘göz’, bir dünya sınavıdır. Son olarak, ifademdeki ‘kurtuldu’ kelimesi, Cehennem ateşinden kurtulmadır. Bunu aklımızdan hiç ama hiç çıkartmamamız gerekir...

Aynı başlığı taşıyan, (Güzünü Kaçıran Kurtuldu) 2022 yılında basılan ve Gülnar Yayınları’dan çıkan kitabımı alıp okumanızı tavsiye ediyorum…

Şeytana Uymak

İnsan nasıl olur da kolayca şeytana uyar? Biz bunu ‘hataya düşmek’ olarak algılasak da, o zaman aklı olan insan, nasıl bilerek hataya düşüyor? Veya aklı başında bir insan nasıl hata yapar? diye başka sorular birbirini izleyecektir. Benim bu konuda farklı bir görüşüm var. Ancak, benim gibi düşünenler mutlaka vardır.

Bence şeytan, dünya üzerinde öyle bir imparatorluk ve egemenlik kurmuştur ki, melek sayısı kadar şeytan vardır. ‘Her meleğin karşısında mutlaka bir şeytan vardır’. Bu, ‘her iyiliğin karşısında mutlaka bir kötülük vardır’ demektir. Buna ister çoğalmış kopyaları deyin, ister benzerleri deyin, ister karşılıkları deyin, evrene (ve özellikle de insanlı yaşam olan Dünya’ya) yayılmış milyarlarca şeytan vardır.

Bence, her insan doğduğunda bir şeytanla doğar, o kişi için otomatik olarak görev alır ve içine yerleşir. Bu şeytan ölene kadar o kişinin içerisinde yaşar, o insanı çok iyi analiz eder, zayıflıklarını çok iyi bilir, beyninde dolaşıp kafasını karıştırır. Gerektiğinde damarlarında dolaşıp onu heyecanlandırır, azdırır yada tansiyonunu yükseltir. Onu sürekli doğru yoldan nasıl çıkartacağını düşünür durur, zayıf anını (çok kolay) kollar. Bazen duyarız, ‘Hiç aklımda yoktu, birden şeytana uydum’. Bence, şeytana birden uyulmaz, şeytan zaten kötü yollara uymak için bize alt yapıyı hazırlar. Bunun asıl açıklaması bence budur. Aksi halde bizim birden hataya düşmemiz, hatta cinnet geçirmemiz başka nasıl açıklanabilir ki!

Bir de şeytanların başı vardır, ‘baş şeytan’. Baş şeytan, her insan için bir yada birkaç sürekli şeytan görevlendirebilir, bu onun için çok kolaydır. Unutmayalım ki, şeytanın işi zaten budur, çoğalmak, insanı doğru yoldan çıkartmak ve azdırmak için kıyamete kadar Allah’tan izin almıştır…

Aksilikler

Hayat, bir akarsu misali akıp gider. Hayat devam ederken önümüze güzel fırsatlar çıkabildiği gibi aksilikler de çıkabilir. Bu yüzden hayata veda etmeden önce, önümüze çıkan aksiliklerin üstesinden gelebilmeli ve hatta onlardan dersler çıkarabilmeliyiz. Bu kitabın yazılmasındaki ana fikir de budur; ‘tecrübelerden ders çıkarmak, daha iyiye ulaşmak.’

Aşağıda Mevlana’dan alınan ve konuyla ilgili kısa bir hikâye verilmiştir;

“Bir anne at, yavrusuyla beraber dere kenarında su içiyordu. Biraz ileride de seyisler atlarına su içiriyorlar ve aralarında ıslık çalıyorlardı. Sevimli tay, her ıslık sesinde başını kaldırıyor ve ürktüğü için bir türlü suyunu içemiyordu. Anne at, yavrusuna neden korktuğunu ve neden su içmediğini sordu. Tay, “Şu adamlar hep bir ağızdan ıslık çalıp beni korkutuyorlar. Yüreğim pır pır ediyor, elimde değil.” dedi. Anne, yavrusuna şöyle cevap verdi; “Yavrucuğum, bu dünyada hep böyle olmadık işler yapan birileri bulunur. Sen onlara aldırma, suyunu içmene bak. Onlar mutlaka yaptıklarının yersiz (gereksiz) olduğunu anlayacaklardır.”

Etik

Etik, en kısa tanımıyla ‘ahlaki, vicdani ve toplumsal değerlere uymadır.’ Geniş anlamıyla, Felsefenin konusu olan Etik, adını Yunanca ethos yani töre kelimesinden almıştır. Etik; Felsefenin dört ana dalından biri olan Aksiyoloji (değerler felsefesi) dalında yer alır. Bu dal, yanlış ile doğruyu ayırt edebilme diye bilinen ahlak kavramının niteliğini kavramaya yardımcı olur. Etik, Batı geleneğinde ahlâk felsefesi olarak da bilinir. Etik, bazı bilim dallarına da yardımcı olmuştur. Bunlardan bazıları; biyolojide biyoetik ismiyle, ekolojide ise çevresel etik ismiyle var olmuştur. Ahlaki değerler tüm insanlar için ortak anlam ifade etse bile, etik değerler toplumdan topluma değişebilmektedirler. Bu anlamıyla etik ancak, adaletin sağlanması ile başarıya ulaşabilir. Etik değerin ortaya çıkmasında ise;

· Ahlaki, vicdani ve toplumsal (gelenek-görenekler dahil) değer yargılarına uyulması,

· Her türlü sosyal faaliyetlerde adaletin sağlanması gereklidir.

Etik değerler esasen fertleri ve toplumları ilgilendirirken, bir kurum, kuruluş veya bir mesleği de ilgilendirebilmektedir. Tarihimizdeki ahilik kuralları, kurumların etik kurulları, bilimsel etiklik, yayın etiği, basın etiği, meslek etiği, vb. bunlara örneklerdir. Tarihte, o zamanki ahlaki ve toplumsal değer yargılarına aykırı hareket edip de, tahttan indirilip sürülen veya öldürülen devlet adamları olmuştur. Etik değerler her zaman, toplumların önünde yer almıştır Etikliğin zıttı (tersi) ‘çürümedir.’ Toplumlar ‘birliktelik’ anlayışı ile fertlerdeki ve olaylardaki yozlaşmaya yani çürümeye izin vermezler. Günümüzde henüz yeni olsa da, ‘etik kurulların’ yada ekiplerin verdiği kararların bağlayıcı ve caydırıcı olması söz konusudur. Gelişmeler güzeldir ve insanca yaşamak içindir...

Aşağıda, Osmanlı’da meslek dalları için oluşturulmuş, Ahilik kuralları ile ilgili kısa bir bilgi yer almaktadır. (Etiklikle ilgili olanlar seçilmiştir.)

· İyi huylu ve güzel ahlâklı olmak

· Hakka, hukuka, hak ölçüsüne riayet etmek

· Hataları daima kendi nefsinde aramak

· Emri altındakileri ve hizmetindekileri korumak ve gözetmek

· İşinde ve hayatında, kin, çekememezlik ve dedikodudan kaçınmak

· Ahdinde, sözünde ve sevgisinde vefalı olmak

· Gözü, gönlü ve kalbi tok olmak

· Şefkatli, merhametli, adaletli, faziletli, iffetli ve dürüst olmak

· Cömert, ikram ve kerem sahibi olmak

· Küçüklere sevgi, büyüklere karşı edepli ve saygılı olmak

· Alçakgönüllü olmak, büyüklük ve gururdan kaçınmak

· Bağışlayıcı olmak

(Çalışkan, Y., İkiz, M.L., ‘Kültür, Sanat ve Medeniyetimizde Ahilik’ adlı kitabından kısmen alıntı yapılmıştır)

(NOT: 6/3. bölümün sonu…)