Sedat SADİOĞLU'nun 21 Temmuz 2025 tarihli yazısı: KALİTENİN BOYUTLARI-8/4: Sistem Üzerine
Sistem Mühendisliği Nedir?
Bu kavram son yıllarda ortaya atılmış ve kabul görmüştür. Ülkemizde bu konuyla ilgi eğitimi endüstri mühendisleri almaktadır. Ancak, sistem mühendisliği yeterince kullanılamamaktadırlar.
Buna bir örnek verelim. Bugün birçok işletme tam kapasite ile çalışamamakta veya çalışamaz durumdadır. Arz-talep dışında bir durum yoksa, insan-makine-yöntem-malzeme-çevre bağlantısını kullanarak ve doğru iş akış ve yerleşim teknikleriyle kapasite arttırılabilir.
Zaten buradan verimlilik denen sonuca ulaşılacaktır. Kısaca, sistem mühendisleri verimliliği arttırır diyebiliriz. (Verimlilik konusunda ayrıntılı bilgi, Kalite ve Verimlilik bölümünde ele alınmıştır)
Sistemden Sistematiğe, Sistematikten Matematiğe Geçiş
İnsanoğlu en zor problemlerini bile sayıların sihirli gücü ile çok kolay bir şekilde çözebilmiştir. Aslında burada marifet sayılarda değil gerçekte onu kullanabilen veya yönlendirebilendedir. Yani, insandadır. İnsan sıkıştığında sayılardan yardım almıştır. Ancak şimdi sayılar bizi yönlendiriyor ve yönetiyor durumdadır.
Günümüzde sistemli çalışan ciddi kuruluşların hemen hepsi, geriye dönük değerlendirme ve rakamlarından, ileri dönük plan ve hedeflerini çizebilmektedirler. Hatta daha ileri giden programcılar, bu hedeflere ulaşabilmek için sadece kendi ülkelerinin ve sektörlerinin değil, dünyada benzer ve etkileşim içinde bulunulan sektörler için de hesaplarını bu değerlendirmelere katmaktadırlar.
Yani, çok boyutlu bir analiz ile karşı karşıyayız demektir. Bunun faydası çok yüksektir ve kârı da hiç şüphesiz çok fazladır.
Sistematik yaklaşım geçmişe yönelik veya en azından yeni de olsa sürekli tutulan verilerden kaynak alır. Verilerin değerlendirilmesi ile sayısal pek çok sonuç çıkartılabilir. Bundan sonra matematik bilimi devreye girer.
Sayıların bir diğer sihirli yanı, sade ve yalın olmalarıdır. Pek çok farklı parametreden kaynaklanan veriler, değerlendirme için bizi bekler. Bunların şüphesiz birimleri, ifadeleri ve karşılıkları çok farklı olacaktır.
Bugün dünyada, hemen hemen bütün ülkelerin paraları, birbirlerine göre farklı değerleri ifade ederler. Yani 1 ABD doları hiçbir zaman başka bir ülkenin 1 lirasına karşılık gelmez veya gelse bile bu bir istisnadır.
Ama bir (1) sayısı dünyanın her yerinde yine bir (1) dir. Zaten sade ve yalın olan budur. Bizim rakamları ortak bir paydada tutmayı beklememiz mümkün olmadığına göre, o halde bunu sağlamak için yine matematiği kullanarak bir çözüm bulmamız gerekiyor.
Bu çözüm az önce sözünü ettiğimiz ortak payda konusudur. Matematik biliminde, ortak payda için farklı birimler bazı sayılar ile çarpılır ve ortak bir havuz sistemine toplanarak bölünürler.
Bunu basit bir örnekle açıklayalım;
Problem: Bir kasa elma var. Elmaların üçte ikisini satarsam, kalanlar beşin karesinden beş fazla yapıyor. Kasadaki elmaların sayısı kaçtır?
Çözüm: x- x(2/3) = 5² + 5
(x/1)3 - (2x/3)1 =30
(3x-2x) / 3 =30 x=90 Elma
Uğraşılan sistem ne olursa olsun, sistem içinde doğal olarak, pek çok farklı parametre ve bu parametrelerden gelen yine pek çok farklı değer olacaktır. Üstelik bu çok da doğaldır. Bir değerlendirmede; TL, adet, kg, düzine, ABD doları, gram, metre, adam-saat, TL/adam, kg/adam, yüzde gibi daha birçok birim olacaktır.
Bunların belki bazıları ortak birim ifade ettikleri için ayrı ayrı gruplar halinde değerlendirilebilecektir. Ancak hepsini ortak bir payda altında toplayıp, tek bir değer olarak ifade etmek çok zor olmaktadır. Burada yardımımıza (yine) matematik koşmaktadır.
Matematikle -ilgili olanlar bilir- çevirim sayısı, çarpan veya ağırlık katsayısı gibi ifadeler yer alır. Bunların en bilinen basit örneği, yabancı paraların birbirine çevriminde kullanılır. Burada olay basittir. İki farklı parasal değer birbirine çevrilir.
Karmaşa ve zorluk ikiden farklı ve birimleri de farklı parametrelere çevrilirken başlamaktadır. Parametrelerin o değerlendirme sistemi içinde sistematik olarak hazırlanması gerekmektedir. Burada sağlıklı, objektif, çok yönlü ve çok boyutlu bir sistematik kastedilmektedir.
Sağlıklı bir alt yapı hazırlandıktan sonra sıra, çevirim, çarpım yada katsayı denen rakamların tespitine gelmiştir. Bu kısım parametrelerin konu içindeki ağırlığı ile ilgili olduğu için basit bir değerlendirmeyle sonuca gidilebilir.
Artık geriye sadece bu rakamların hepsinin çarpımı ve toplamı kalmıştır. Bu tür çalışmalara en güzel örnek; FMEA (olası hata türü etki analizi) çalışmalarıdır. Verimlilik problemleri de benzer yollarla çözülebilir. Ayrıca çevresel etki değerlendirmesi raporları da bu yolla çözülmektedir.
Sistemin Sürekliliği
Konusu edilen sistem ne olursa olsun, mutlaka ve ilk şart olarak bir bütünlük ortaya koymalıdır. Böylece, ortak hareket, uyum ve ahenk kavramları ön-plana çıkabilecektir. Ancak unutulmaması ve üzerinde durulması gereken en önemli konu, sistemi oluşturan veya sistemi sürdüren elemanların, konuya en-fazla ölçüde katılması veya katkıda bulunmasıdır. Yani;
- En fazla uyum
- Çok iyi takımlar (grup veya ekipler)
- Tam uyum, vb.
Yukarıdaki katkıların da yetmeyeceği göz önüne alınırsa, şimdi bir başka desteği de devreye sokmalıyız. Yani -kısacası- sürekliliği nasıl sağlamalıyız? Sistem, her türlü alanı ve konuyu ilgilendirdiğine göre, sürekliliği sağlayacak ortak bir destekte birleşilmelidir. Bu da kontroldür.
Önceleri kontrol kelimesi sadece üretimler için kullanılan ve teknik içerikli bir özellikteydi. 1900’lü yıllarla birlikte sosyolojik gelişmeler ile her uygulamada, kontrolün önemi fark edildi. Hatta bilimsel araştırmalar derinleştikçe, benzer kontrollerin canlılar âleminde ve her cins için de -az çok- var olduğu gözlemlendi. Kontrol sözcüğü de gelişti ve otokontrol öne çıktı.
Bütünlüğün ve uyumun -adeta- eşsiz olduğu çarpıcı bir örnek vereceğim. Güneş sistemimiz, milyarlarca yıldır aynı konumunu korumaktadır. Üstelik uzayda bizim güneş sistemimize benzer yaklaşık 200 milyar ayrı güneş sisteminden bahsedilmektedir.
Her bir güneş sisteminde ortalama 10 gezegen ve bunların çekiminde dolaşan enaz 2 uydu olduğu kabul edilirse, bütün sistemlerdeki irili-ufaklı gezegen sayısı çok daha fazlaya ulaşmaktadır.
Üstelik, uzayda çok fazla uzaklık olmasına rağmen, çok hassas çekim kuvvetleri vardır. Bu, şu demektir; uzay boşluğunda hiçbir şey kendi haline bırakılmamıştır. Ve, yine uzayda daha bizim bilmediğimiz çok büyük değişiklikler olmaktadır. Yıldızlar sönmektedir veya yeni sistemler doğmaktadır.
Sanki uzay, canlı bir organizma gibi hareket etmektedir. Bu araştırmalar ve yeni bulgular, astronomi tarihinde devrimler yaratmıştır. Ancak bütün bu olanlara rağmen, milyarlarca yıldır hiçbir değişiklik olmadan uzay sistemi ve uzay, yoluna devam etmektedir. Yani -kısaca- varlığını sürdürmektedir.
Böylesi ve insan aklının zor algılayabileceği ve anlayabileceği bir sistemi, nasıl ve hangi güç (enerji), kontrolü altında tutmaktadır!
Kontrolü biraz açmak gerekirse, kontrol için ister dışarıdan ister içerden olsun, mutlaka geçerli, mantıklı ve bilimsel bir yöntem veya yöntemler kullanılacaktır. Geçerli, mantıklı ve bilimsel olmayan kontroller, sistemi çürütür. (Sedat Sadioğlu)
Ortaçağda devletler yada krallıklar, yaşamlarını sürdürebilmek için ve kontrolü sürekli ellerinde tutabilmek için, güç yöntemini kullanmışlardır. Bu güç kullanımı, baskı, silah ve zulüm içerdiği için ve kabul edilebilir bir kontrol yöntemi olmadığı için, zamanla krallık sistemi zayıflayarak çökmüştür. Üstelik bu çöküş, yine bir başka güç kullanılarak gerçekleştirilmiştir.
Aynı çağda, Osmanlı İmparatorluğu 600 yıl hüküm sürdürmesini bilmiştir. Çünkü, geçerli ve mantıklı bir kontrol ve yönetim mekanizması uygulanmıştır. İstanbul’a çok uzak olan (Türk ve Müslüman olmayan) beylik, krallık ve prenslikler bile başarıyla yönetilmişlerdir. Belki de bilimsel bir kontrol yöntemi uygulanmadığından, çağın gerisinde kalınmıştır!
Bilimsel bir örneği, atom çekirdeğinin yapısından verebiliriz. Elementlerin en küçük yapı taşının atom olduğunu biliyoruz. Her atomun kendine özgü bir yörüngesi ve çekirdek yapısı vardır.
Atomu güneşe benzetirsek, etrafındaki gezegenleri de elektronlarıdır. Negatif (-) yüklü elektronlar, çekirdek etrafında yedi ayrı elektriksel yörünge üzerinde dönerler. Dönen elektron sayısı ve yerleri, belirli kurallara bağlıdır ve belirli bir enerjileri vardır.
Dolayısı ile, bir elektron bir yörüngeden diğerine geçtiği zaman, belirli miktarda enerji açığa çıkar veya tam tersi bu enerji emilir. Yörüngelerde belirli sayıda elektron bulunduğunu söylemiştik, bu sayılar en çok, 1.yörünge için iki, 2.yörünge için sekiz, 3.yörünge için on sekiz, 4.yörünge için otuz iki şeklinde sıralanmaktadır.
Bu sayıları, yörüngelerinde tam olan elementler, kararlı olarak adlandırılırlar. Kararsız olanlar, elektron alış-verişine girerler. Yani bir başka element ile ortak bağ yapabilirler ya da, bir harici güç yardımıyla, bulundukları yerden kopartılabilirler. Bağ yaptıklarında bileşikleri oluştururlar ve bu bileşikler sürekli bir zincir şeklini alır.
Bu bileşikler çoğalabilirse, metalik, ametalik ve kompozit dediğimiz (ana) malzeme grupları meydana gelir.
Harici güç kullanımında ortaya çıkan durum ya da durumlardan yararlandığımız bir örnek ise, nükleer enerjiden verilebilir. Harici güç (örneğin nötron bombardımanı) kullanıldığında, elektronik yapıları değiştirilen atomların, elementel özellikleri de değişir.
Yani, sözgelimi uranyum (U-238 cinsi) nötron yağmuru altında, plütonyuma (Pu) dönüştürülebilir. Ya da, radyoaktif uranyum çok uzun yıllar, kararlı hale gelmek için kaybettiği ışınımlarıyla doğal olarak kurşun (Pb) haline gelebilmektedir.
Bu ışınımı kullanılarak, nükleer santraller geliştirilmiştir ve kapalı bir devre içindeki özel bir suyu ısıtarak, buhar enerjisi elde edilir. Yine harici güç kullanımıyla uranyum (U-235 cinsi) çekirdeği parçalanıp, bünyesinde bulundurduğu büyük enerjisi serbest bırakılabilir ve nükleer bomba (bile) yapılabilir.
Kalite sistemi için örnek verecek olursak; sistem için önemli olan konu, hatasız üretim veya hizmettir. Bunun için ISO 9000 sistemi iş hayatına geçirilir yani uygulanır. Amaç, hatasız üretim veya hizmet yapmak ve sonuçta müşteriye kaliteli ürün ya da kaliteli hizmeti sunmaktır. Her kademede kontrol elden bırakılmaz ve bu kontrollerde geçerli, mantıklı ve bilimsel olan bütün kontrol yöntemleri kullanılır. Burada standardın kendisi yani ISO 9000 güç olarak kabul edilebilir.
Yukarıdaki örnekleri daha da artırabiliriz. Buradan yola çıkarak aşağıdaki saptamalar yapılabilir;
a) Kurulan, kurulacak olan ve işleyen bütün sistemler bütünlük ortaya koymalıdır.
b) Bütünlük için ortak hareket şarttır.
c) İşleyen bir sistemin sürekliliği sağlanmalıdır. Yani, sistemin her koşulda ve ortamda kararlı bir yapısı olmalıdır.
d) Sürekli sistemlerde mutlaka kontrol mekanizması işletilmelidir.
e) Kontrol için mutlaka bir güce gereksinim duyulacaktır. Bu güç, kanun, tüzük, yönetmelik, yönerge (talimat), bilimsel, sosyal, hukuksal ve ekonomik bütün kurallar, bildiriler, antlaşmalar ve benzeri ulusal veya uluslararası bütün yaptırım özelliği olan belgeler olabilmektedir.
f) Kontroller her şeyi ve herkesi kapsamalıdır.
g) Sistem sürekliliği, bir yol veya yöntemle tanıtlanmalıdır (ispatlanmalıdır). Sözgelimi;
- Artan kâr grafikleri
- Azalan fireler
- Artan müşteri memnuniyeti
- Azalan müşteri şikâyetleri
- Azalan iş kazaları
- Yükselen yaşam standardı
- Yüksek ücretler
h) İşlerliği ve sürekliliği olan bir sistem veya bu sistemi kullananlar, ulusal ve/veya uluslararası platformlarda kabul görmelidir. Bu kabul ile, sistem;
- Bir başarı belgesi alabilir
- Bir standarda çevrilebilir
- Örnek olarak kullanılabilir
- Örnek marka olabilir
- Yüksek kazanç sağlayabilir
- Yüzyılı aşkın bir süre aynı uğraşı sürdürebilir.
i) İşleyen bir sistemin sürekliliği sağlanmalıdır. Yani, sistemin her koşulda ve ortamda kararlı bir yapısı olmalıdır.
j) Sürekli sistemlerde mutlaka kontrol mekanizması işletilmelidir.
k) Kontrol için mutlaka bir güce gereksinim duyulacaktır. Bu güç, kanun, tüzük, yönetmelik, yönerge (talimat), bilimsel, sosyal, hukuksal ve ekonomik bütün kurallar, bildiriler, antlaşmalar ve benzeri ulusal veya uluslararası bütün yaptırım özelliği olan belgeler olabilmektedir.
l) Kontroller her şeyi ve herkesi kapsamalıdır.
m) Sistem sürekliliği, bir yol veya yöntemle tanıtlanmalıdır (ispatlanmalıdır). Sözgelimi;
- Artan kâr grafikleri
- Azalan fireler
- Artan müşteri memnuniyeti
- Azalan müşteri şikâyetleri
- Azalan iş kazaları
- Yükselen yaşam standardı
- Yüksek ücretler, gibi.
(NOT: 8/4. bölümün sonu…)