Sedat SADİOĞLU'nun 26 Ağustos 2025 tarihli yazısı: KALİTENİN BOYUTLARI-10/1: Toplam Kalite Anlayışı-1
Nedir Toplam Kalite?
Toplam kalite, bir standart ile çerçevesi çizilmediği için, kısaca bir anlayış yada felsefe olarak tanımlanır. Toplam kalite felsefesi bir olgudur ve doğrudan bir yönetim anlayışıdır. Bizler, kalite adına bir takım uygulamalar yaparken, o uygulamalar yeni dahi olsa, gerçekte ortaya yeni bir şey koymamaktayız. Zaten olması gereken bir uygulamayı, aslında standardize hale getiren bir işlem yapıyoruz demektir. (Bu standartlaştırma, -sözgelimi- yöntem veya sistem haline getirme olabilir)
Yukarıdaki düşünceleri şu örnekle açıklayabiliriz; bilim insanları yeni bir buluş yaptıklarında ortaya yeni ve bilinmeyen bir şey çıkarmazlar. Zaten şu veya bu şekilde, doğada örneği olan bir durumu somut bir şekli ile ortaya koymuşlardır. Yani, gün ışığına çıkarmışlardır (diyebiliriz). Toplam kalitenin de böyle bir özelliği vardır. Zaten gerçek anlamda –insanlık tarihi kadar eski- bir toplam kalite ruhu yıllardan beri oluşmuştur yani vardır. Biz sadece onun esaslarını yani maddeler halinde ilkelerini ortaya koymaktayız.
Toplam kalitenin bilinen en önemli ilkeleri şunlardır;
• katılımcılık
• güvenilirlik
• sürdürülebilirlik
• mükemmelliktir.
Kaliteyle uğraşan kişi, kurum veya kuruluşlar yukarıdaki ilkeleri ne kadar çok ve örnekleriyle yaşıyorlar yada yaşatıyorlarsa, o kadar da toplam kaliteye yaklaşmışlardır. Ülkemizde ve dünyada önceden seçilmiş bazı kuruluşlar, belirli bir süre izlemeye alınırlar ve değerlendirilerek toplam kalite ödülleri alırlar. Toplam kalitenin bir standardı olmadığı için, sadece ödül ile değerlendirilen, onursal bir özelliği vardır.
Toplam Kalitenin Tesisi için Şartlar
1. Şart (Başlangıç Şartı): Fizyolojisi ve düşüncesiyle tam olarak katılan insan veya insan grupları
2. Şart: Her seviyede katılımı yüksek eğitim
3. Şart: Korkusuz adımlar atan ve ileriye yönelik planları olan lider-yönetici
4. Şart: Profesyonel anlamda yönetim
5. Şart: Teknolojik yeniliklere yakın seyreden teknoloji
6. Şart: Dünya ile etkileşim halinde olan, bilimsel, geçerli ve mantıklı yöntemler
7. Şart (Son Şart): Yaptığını bilinçli yapan, geliştiren, kazanan ve kazandıran -yine- insan.
Kalite Olgusu
KALİTE OLGUSU
Amaç Araç Hedef İlkeler Göstergeler
KYS
Kalite Yönetim Sistemi ISO 9000 ISO 9001
Temel Yapılabilirlik Yaptığını yaz, yazdığını yap!
Uygulanabilirlik Düzelt ve önle!
İzle ve iyileştir!
Süreklilik İnisiyatifi en aza indir! Standartlaştır!
TKY
Toplam Kalite Yönetimi ISO 9000
ISO 14000
OHSAS 18000 Ulusal/Uluslararası Kalite Ödülü Tamamlayıcı Katılımcılık Kuruluş-içi ve dışı yaygınlaştır!
Güvenilirlik Ürünü aranır hale getir!
Mükemmellik Gereksinimlere tama yakın yanıt ver!
Nedir Şirket Kültürü?
Hep sözünü ettiğimiz şirket kültürü nasıl oluşur, daha doğrusu nedir şirket kültürü? İlk bakışta çok şey ifade eden ancak, basit örnekleriyle açıklanması mümkün olan bu iki sözcük -kısaca- bir yaşantıdır. Yani aynı toplam kalite felsefesi gibi algılanabilir.
Bu kültürün kolay bir yanı, toplum kültürü gibi çok uzun ve zorlu deneyimler sonucu oluşmuş bir altyapısının olmayışıdır. Belki bu deneyim, Avrupa ve Amerikalı bazı işletmeler için kısmen geçerli olabilir. Çünkü bu ülkelerdeki işletmeler, sanayi toplumu olgusuna ulaşmada -gerçekten- büyük bir deneyim ve zorlu aşamalardan geçmişlerdir. Ancak, 1985’li yıllardan sonra, bütün dünyada aynı zamanlarda kalite olgusunun benimsenmesi, pek çok yeni işletmeyi de harekete geçirmiştir. Kalitenin çok güzel uygulamaları verilirken, kısa da olsa bir bilgi birikimi oluşmuştur. Başarının topyekun bir hareket olması, buna iş göreninden (işçi) işverenine (patron) kadar her kademeden insanın katılması, -temelde- kültür için alınan yollar olarak kabul görmüştür.
Ayrıca, şirket kültürünün bir özgünlüğü vardır. Bu, şu demektir; her işletme kendine özgü bir kültür altyapısı oluşumu yaşar. Kültür etkilenebilir ancak, özgün yapısı korunmalı ve geliştirilmelidir.
Toplam kaliteye ulaşmış ve toplam kalite anlayışı ile yönetilen her işletme yada kuruluş, artık kendi şirket kültürünü oluşturmuştur. Bu olguya erişmiş ve uygulamalarla kendini gösteren bir işletmede aşağıdaki örneklerle karşılaşmalıyız. Bunların başlıcaları;
• Hatalı ürün yok gibidir
• Her taraf temizdir
• Çalışanlarda bir düzenlilik ve canlılık gözlenir
• Çalışanlar sürekli etkileşim içindedir
• Her kademeden çalışan aynı yerde ve aynı yemeği yerler
• Sabah ve akşam selamlaşma vardır
• Boş ve dinlenme zamanlarındaki söyleşiler bilimsel ve kültürel içeriklidir
• Her kademeden katılımlı sportif ve kültürel faaliyetler gözlenir
• Düzenli bilgilendirme toplantıları vardır
• Çok az ve ufak sayılabilecek iş kazaları yaşanmıştır
• Çalışanlar işlerini severek yaparlar
• Yöneticilerin kapısı herkese açıktır
• En üst yöneticiye bile doğrudan ulaşılabilir
• Öneri ve duyuru panoları kâğıt doludur
• Çalışanların ailelerini de kapsayan sosyal etkinlikler vardır
• İşletmenin doktoru, psikoloğu, ambulansı ve kütüphanesi vardır
• İşletme içinde yeşilliğe önem verirler (ağaç, çiçek, vb.) Ve hatta, bu mekanları işletme içine taşırlar
• İşçi sağlığı ve iş güvenliği yüksek düzeydedir
• Dışarıya hiç kimse, hiçbir şekilde işletme sırlarını vermez
• Kurallara, yönetmeliklere ve kanunlara uyum yüksek seviyelerdedir
• Bir ödül veya başarı belgesi alanların sayısı çoktur.
• İşletme dışında, işletmenin sosyal, kültürel ve ekonomik amaçlı işbirliği uygulamaları gözlenir (çevre ile entegrasyon).
Dünyada çalıştığı işyerinde sıfırdan o işin başına gelen, başarısından dolayı yüksek ücret veya hisselerle ödüllendirilen ve işyeri hisselerinin çoğunu çalışanlarına açan uygulamalar vardır. Birçok küçük hissenin birleşerek, yine hisse sahiplerinin emek ve beyin gücü ile kurulmuş birçok işletme faaliyettedir. O halde, şirket kültürü kaçınılmaz bir kabulü beraberinde getirmektedir. Bu bir kabuldür ve kurumsallaşmış işletmeler (özellikle hisse senedi çıkaranlar) için örnek oluşturan uygulamaları vardır. İşletmeye ait her şey -bir yerde ve bir şekilde- çalışanlarca paylaşılmalıdır.
Atatürk’ün Devletçilik İlkesi
Şirket kültürü konusuna değinirken, Atatürk’ün devletçilik ilkesi ile bir benzeşim dikkatimizi çekmektedir. Üstelik halk dilinde bu ilkeyi destekleyen -özlü- sözler de vardır; devletin malı, milletin malı gibi. O halde aynı mantık neden, tam anlamıyla kurumsallaşmış işletmeler için de geçerli olmasın! Yani, -biraz daha ileri giderek- kurumun veya kuruluşun malı, iş görenin malı olmasın! Rekabetçiliğin ve maddeciliğin ön planda tutulduğu bir düzende, bu düşünülen ancak, ulaşılması zor bir düş olarak kalmaktadır. Amaç kazanmaksa, kazanmak için iyi ve kaliteli hizmet sunmaksa, bu, patronuyla, işçisiyle hep beraber ve el ele olacaktır. Zaten iş görenler işvereni kazandırmak için, işveren de iş göreninin gereksinimleri için çabalamıyor mu! Bu etkileşim ekonomik boyutlara ulaşıp, tekrar tekrar aynı insanlarla (çalışanlarla), hem de uzun yıllar devam etmiyor mu! O halde düşünülen ve idealize edilen mantık doğrudur. Gerçi bu düşünce idealde böyledir ancak, uygulamada böyle olduğu -hiç- söylenemez.
Bırakın çalışanların ortaklığını, tedarikçilerin ortaklığına kadar varan düşünceler gündeme gelmiştir. Üstelik bu çalışmalar uluslararası platformlarda yürütülmektedir.
(NOT: 10/1. bölümün sonu…)