Sedat SADİOĞLU'nun 1 Eylül 2025 tarihli yazısı: KALİTENİN BOYUTLARI-10/2: Toplam Kalite Anlayışı-2

Japon Şirket Kültürü Anlayışı

Aslında farklı toplumlardan örnekler vermekten hep kaçınmak gerekir. Çünkü, böyle örneklerde farkında olarak veya olmadan, elma ile armudu kıyaslama hatası gibi hata yapmaktayız. Ancak burada, kendimi, Japonların değişik şirket kültürü anlayışından bahsetmek zorunda hissediyorum. Japonlar, işletmelerine bir aile gözü ile bakmaktadırlar. Böyle olunca da aile reisi, patron olmaktadır. Aile reisi de çalışanlarına bir baba gibi kucak açtığından ve mevcut toplumsal ve dinsel yapıyı da kullandığından, -kaçınılmaz olarak- uğrunda hizmet edilen insan olmaktadır. Bu durum, işletmeleri arı gibi çalışkan, başarılı ve sürekli kılmaktadır. Japonya’da çalışanlarda, başarılı ve büyük şirketlerde çalışma isteği, yarışı ve gururu ön plandadır.

Çalışanları Kalite ve Diğer Üretim Faaliyetlerine Çekmenin Avantajları

Burada tek taraflı değil, karşılıklı (işgören-işveren) etkileşim şartı aranmaktadır. Yönetimin verebildikleri ölçüsünde, bir kazanım olacaktır. Örneğin;

  • Yüksek ücret, yüksek performans ve beraberinde işe bağlılık
  • Yeterli aydınlatma ve daha az hata ve daha az iş kazaları (özellikle gece vardiyalarında)
  • Ödüllendirme ve beraberinde ödül için çalışanları harekete geçirme
  • Fazla sorumluluk, yetki ve beraberinde hızlı iş üretimi
  • Yönetimle her türlü doğrudan görüşmeler ve sorunlara hızlı çözümler, vb.

Buradan şu sonuçlara varılabilir;

  • Çalışana değer verildiği düşüncesinin kazandırılması
  • Çalışanlara, işletmedeki çalışmalar hakkında detaylı bilgi verilmesi (burada, başarı veya başarısızlığa herkesin ortak olması düşünülüyor)
  • Şirket kültürü birikimi için altyapı oluşmasının sağlanması
  • Çalışanların doğrudan sosyal yaşantısına yansıyan yönlerinin güçlendirilmesi (yaşam standartlarının artırılması, iyi şirket imajının ortaya çıkması, vb.)

Toplam Kalitenin Çevre Boyutu

Sorunların çözümünde, nedenlerin araştırmasındaki en son eklenen boyut; çevredir.

Çevre, öncelikle insan kaynaklı bir etkileşim içindedir. Bu etkileşimi etkileyen diğer faktörler, kaynaklar yada boyutlar; yöntem, makina ve malzemedir. Bu artık kabul edilmektedir. Daha düne kadar göz ardı ettiğimiz, yada horca kullandığımız ve bir diğer bakış açısıyla, zarar verdiğimiz çevre, bugün çözümü zor ve katlanarak karşımıza çıkmıştır. Bu, bir yerde gerçeklerin açığa çıkmasıdır. İnsanoğlu çevreyi ihmal ettiğini ve çevreye zarar verdiğini kabul etmiştir. Üstelik bu etkiler sadece fiziksel değildir. Başka alt boyutları da vardır. Bunlar;

  • Fiziksel (doğa ile ilgili) alt boyutları
  • Toplumsal alt boyutları
  • Ekonomik alt boyutları
  • Siyasi alt boyutları

Bizler önceleri, duyarlılığımızı çevrenin fiziksel yönüyle ön plana çıkardık. Hatta dünyada pek çok çevre yanlısı örgüt, dernek veya kuruluş çevre kirliliği konusunda aktif roller oynamıştır. Bu uğraşılar devam etmektedir ve üstelik duyarlılık artmıştır. Duyarlılığın ve karşıt çevre çalışmalarının sürdürüldüğü bazı önemli çalışma konuları şunlardır;

  • Nükleer denemeler, nükleer santral kurulması projeleri veya çalışmaları
  • Kimyasal silah üretimleri (bunun siyasi ve toplumsal yönü ve zararı daha da ağırlık kazanmaktadır)
  • Plansız sürdürülen yeraltı ve yerüstü değerli element ve maden çıkartılması (uranyum çıkartılması, siyanürle altın eldesi, vb.)
  • Yerüstü doğal güzelliklerinin yok edilmesine yönelik girişimler (ormanların yakılması, büyük baraj göllerinin yapılması, vb.)
  • Denizlerin ve su yataklarının kirletilmesi (kuş, balık, diğer hayvan türlerinin ve faydalı bitki örtüsünün zarar görmesi yada yok edilmesi, vb.)
  • Plansız ve önlem alınmaksızın oluşturulan çöp havzaları (alanları)
  • Özet olarak; ekolojik dengenin -insan aleyhine- bozulması

Fiziksel çevre, ne kadar zarar görürse, tahrip edilirse veya yok edilirse, çevrenin ekonomik, toplumsal ve siyasi yönü de o kadar etkilenmiş olur. Şu anda fiziksel çevrenin kazanılması ve çok eski dengelerin tekrar kurulabilmesi için faaliyetler başlatılmıştır. Hatta son yıllarda, bu duyarlılık hız kazanmıştır. Artık çark tersine işlemektedir. Yani, ekonomik, toplumsal ve siyasi çevre alt boyutları aktiftir ve fiziksel çevreyi iyileştirici roller üstlenmektedirler.

Çevre için yapılan savaşımlar veya çevre yanlısı eylemler, yerini çevre için dayanışmaya bırakmaktadır. Ağacı acımasızca yok eden insan ve teknolojisi, artık ağacı koruyan, ağaç diken ve ağaç yerine hammaddesini sentetik olarak kendisi üreten bir teknolojiye ve anlayışa geçiş yapmaktadır. Bu son örnek, çevre olayının artık idrak edildiği basit ve güzel bir örnektir. Bu örnekleri artırabiliriz;

  • Nesli tükenmekte olan canlıların çoğaltılması, korunması ve geliştirilmesi (millipark oluşturma ve özel hayvan türleri için enstitülerin kurulması gibi)
  • Ekolojik dengenin tekrar sağlanabilmesi için bazı kimyasal ürünlerin üretimlerinin denetlenmesi (ozon tabakasının daha da açılmaması için, klora-flora gazların üretimlerinin yasaklanması gibi)
  • Denizlerin ve özellikle körfezlerin temizlenmesi
  • Deniz kazalarında ve özellikle petrol tankeri kazalarında, bütün ulusların ortak hareket etmeleri, vb.

Buraya kadar yazılanlar çevre hakkında insanoğlunun neler yaptığını ve çevreye nasıl baktığı hakkında, bizlere fikir vermektedir. Üstelik bunları hepimiz bilmekteyiz. Şimdi, çevrenin kalite boyutunu irdeleyeceğiz.

Kalite açısından önemli olan iki konudan biri; çevre yönetim sisteminin kendisi ve diğeri de çevresel etki değerlendirmesi çalışmalarıdır. Aşağıda bu iki konu kısaca anlatılmıştır.

ISO 14000 Standardı (Çevre Yönetim Sistemi)

Bu standart da aynı kalite gibi, sisteme verilmek üzere hazırlanmıştır ve tarihi gelişimi de aynı kalite standartlarının oluşumuna benzer. Bu standartta, doğrudan çevreyle ilgili çalışmalar, yöntemler, talimatlar ve prosedürler üzerine yoğunlaşma vardır.

Sadece ISO 14000’e uygun çalışıp bir belge alan kuruluş sayısı azdır. Bu belge, genellikle kalite çalışması yapan ve ISO 9000’e uygun bir belge alan kuruluşların, kendi sistemlerini tamamlamak için aldıkları ikinci bir belge niteliğindedir. Bu durum ve düşünce yanlış da değildir.

Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED Raporu)

Bu değerlendirme ve sonucundaki ÇED adı verilen rapor, büyük ve doğal alanları tahrip etme potansiyeli olan projelerde istenir. Bu işlerin takipçisi Çevre Bakanlığı’nca yapılır. İster dağda, ovada ya da turistik bir alanda olsun, ilk kez kurulacak bir işletmeden tutun da, büyük sanayi bölgesi oluşumlarında arazi tahsisi ve baraj planlamalarına kadar ve hatta toplu konut alanlarının seçimine kadar etkisi olan ÇED raporu, profesyonel bir danışmanlık sonucu verilen çok kapsamlı bir rapordur.

Toplam Kalitenin İnsan Boyutu

Bugüne kadar bu boyut yani insan boyutu, daha çok fabrikalarda veya işletmelerde işgörenler (işçiler) hedeflenerek kullanılmıştır. Zaten bütün kalite kuralları, standartları ve yaptırımları daha çok çalışanı ya da işgöreni denetim yada daha yumuşak bir yaklaşımla kontrol altında tutup sonuca gitmeyi düşünmektedir. Bu anlayış toplam kalite yaklaşımı ile aşılmıştır. Yani insansız olunamayacağı, tam tersine ilerlemenin yine insanlarca sağlanabileceği düşüncesi yerleşmiştir. Bu yaklaşım Japon iş hayatında ve kalite anlayışında en üst seviyelerdedir. Ülkemize geldiğimizde, eski Türklerde ve Osmanlılarda bu önemin, askerlikte en üst seviyelere çıktığı gözlenir. Osmanlılarda (Türklerde) özellikle yerleşik düzene geçişten sonra, zanaat denen olgu ön plana çıkmıştır. Çeşitli meslek kuruluşları (loncalar) ve bunlara destek olarak toplumsal altyapılar (ahilik, vakıflar, vb.) oluşturulmuştur.

Daha güzeli, daha az hatayı ve yaşam düzeyini daha çok yükseltmeyi hedefleyen kalite kuralları, resmi bir yaptırım olmadığı için anlayış, yaşantı veya felsefe olarak kabul edilirler. Bu, şu demektir; kalite toplumsal bir kavramdır! Bu son sloganı biraz daha açarak konumuza devam edersek, toplumun bünyesinde aşağıdaki kategorileri içerdiğini gözlemleriz.

  • Gelenek ve görenekler...(A)
  • Dini inanışlar, miraslar, kurallar ve seçimler...(B)
  • Yöresel (doğayla ilgili) yaşam kuralları ve olanakları...(C)
  • Tarihsel birikimler (etnik etkileşimler, dil farklılıkları)...(D)
  • Etkin nüfus sayısı...(E)
  • Mevcut iş olanakları standardı...(F)
  • Mevcut yaşam standardı...(G)

Buradan şöyle bir sonuca varılmaktadır; toplam kalite kavramı yerine, toplum ve kalite kavramı önem kazanmaktadır. Bu önemin algılanması çok eskilere dayanmaktadır.

(NOT: 10/2. bölümün sonu…)