CHP’de Sarsıntı
Koalisyon Hükümeti’nin en güçlü kanadı olan CHP’nin, 14 Aralık tarihinde yapılacak 16’ncı Kurultayı yaklaşırken parti içinde hizipler artmıştır. CHP içindeki eski Hürriyet Partililer, Başbakan Yardımcısı Turhan Feyzioğlu'nu desteklemiş ve Genel Sekreter olmasını istemiştir. Bu durum da Genel Sekreter Kemal Satır'ı zor durumda bırakabileceklerini düşünmüşlerdir. Çünkü diğer taraftan Kasım Gülek'in adaylığı söz konusuydu. Kasım Gülek'e karşı da İnönü grubu İsmail Rüştü Aksal'ı çıkarmayı düşünmüştür.
Bir yanda İsmet İnönü-Kemal Satır Bloğu, diğer yanda Nihat Erim, Kasım Gülek, Avni Doğan ve Turgut Göle'den oluşan "Dörtler" hizbi ve onları destekleyen "65'ler" hizbi vardı. İnönü, hizipçileri, "tertipçiler" olarak nitelendirmiştir. Bu kritik durum karşısında Başbakan ve CHP Genel Başkanı İsmet İnönü, 7 Aralık 1962 günü "Dörtlerin yani Nihat Erim, Kasım Gülek, Turgut Göle ve Avni Doğan'ın "ihraç talebi" ile Parti Haysiyet Divanı'na sevklerini sağlamıştır.
9 Aralık'ta CHP Birleşik Yüksek Haysiyet Divanı, Nihat Erim, Kasım Gülek, Turgut Göle ve Avni Doğan'ın bir sene süreyle geçici olarak partiden ihraçlarına karar vermiştir. 14 Aralık'ta toplanan CHP 16’ncı Kurultayı'nda konuşan İsmet İnönü, "Dörtleri Alpaslan Türkeş ve 14'lerle iş birliği yapmakla ve seçimleri kaybettirmekle suçlamıştır. Bu gergin ortamda Parti Haysiyet Divanı’nın aldığı ihraç kararları onaylanmış, Kurultayda İsmet İnönü yeniden Genel Başkan seçilmiştir.
Koalisyon Hükümetinde Değişim İsteği
İsmet İnönü'nün Başbakanlığındaki (CHP-YTP-CKMP-Bağımsızlar) 2’nci Koalisyon Hükümeti, koalisyon protokolünde ve hükümet programlarında vaat ettiği diğer bir önemli icraatını, "Servet Beyannamelerinin İade Edilmesi" ile ilgili yasa tasarısının 21 Aralık'ta kabul edilmesi ile gerçekleştirmiştir.
Koalisyon Hükümetini oluşturan partilerin temsilcilerinden oluşan "Af' Komisyonu ise "Siyasi Affın” kapsamının genişletilerek, 27 Mayıs sonrası hüküm giymiş Adana'daki mahkumların affı ya da cezalarının indirilmesi konusunda kesin bir sonuç alamamıştır. YTP ve CKMP affın genel olması ve bir önceki afla cezaları indirilen Kayseri'deki mahkumları da kapsamasını istemiştir. CHP'lilerin Kayseri'deki mahkumların yararlanmasını engellemek için genel affa karşı oldukları ve bu nedenle komisyon çalışmalarını geciktirdikleri çok sık dile getirilmiştir.
Yine bununla birlikte Bütçe görüşmeleri esnasında Başbakan İsmet İnönü’nün YTP’li iki bakanın görevlerinden alınmasını istemiş, bunun üzerine Başbakan Yardımcısı ve YTP Genel Başkanı Ekrem Alican, İnönü’ye sert bir muhtıra vermiştir. Ancak var olan değişiklik isteği bu olayla sınırlı kalmamıştır. Başbakan İnönü, CKMP Genel Başkanvekili Hasan Dinçer’den de CKMP’li üç bakanın değiştirilmesini istemiştir. Bu değişim isteğini kabul etmeyen her iki parti lideri de CHP’li bazı bakanlarda şikayetçi olduklarını belirtmiştir. İnönü, bu beş bakan çekilirse kendisinin de CHP’li iki bakanı değiştireceğini ifade etmiştir. Ancak bu konuda bir anlaşmaya varılamamıştır.
Koalisyon Hükümeti içerisindeki bu değişiklik meselesi böylelikle halledilirken, tekrar "af" meselesi ortaya çıkmıştır. YTP ve CKMP birlikte hareket ederek, CHP'nin inisiyatifine bırakmadan yeni bir af tasarısı ha zırlamayı kararlaştırmış, bunun üzerine CHP Meclis Grubu da şartlı bir af tasarısını görüşmeyi kabul etmişti. CHP şartlı af tasarısında şu ilkeleri kabul etmekteydi:
"Adi suçlardan dörder yıl indirilmesi kabul olunacaktır; Affedilecek memurlar arasında, o zaman re'sen takdirini kullanmış olanlar öncelikli olarak düşünülecektir; İktidardan (DP) emir aldıkları iddia edilen Zeki Şahin ve Bumin Yamanoğlu gibi memurlar affın dışında tutulacaklardır; Suiistimal, rüşvet ve yolsuzluk gibi suçlardan mahkum olanlar tamamen affın dışında tutulacaklardır.”
CHP'nin af kapsamının genişlemesini engellemeye çalışması, YTP ve CKMP'yi birbirine yakınlaştırıp birleşmeyi gündeme getirirken; gazetecilere kelepçe vurulması olayı nedeniyle, CKMP'li Adalet Bakanı Abdülhak Kemal Yörük'ü suçlayan CHP'li İçişleri Bakanı Hıfzı Oğuz Bekata, koalisyon içi krize neden olmuştur. Anlaşmazlığın koalisyonu tehlikeye düşürecek kadar tehlikeli bir noktaya gelmesi üzerine bu iki partinin temsilcileri Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel'den arabuluculuk yapmasını istemişlerdir.
Af tartışmaları sürerken YTP Genel Başkanı Ekrem Alican, affın genelleştirilerek, "nihai tasfiyenin” yapılması gerektiğini söylüyordu. Af konusunda Ana Muhalefet Partisi Adalet Partisi'nin ısrar etmesi CHP'yi rahatsız etmiştir. CHP Meclis ve Senato grupları ortak toplantısında milletvekilleri ve senatörlerinin koalisyon kanatlarından şikayet etmeleri üzerine CHP Genel Başkanı ve Başbakan İsmet İnönü şunları söylemiştir:
"Son zamanlarda siyasi hadiseler, muayyen istikametlerde yanış halini almıştır. Memleketin huzuru üzerinde klasik bir tahrik konusu olan siyasi af meselesi yeniden sosyal bünyemizi kaplayacak gibi görünmektedir. Biz, birinci koalisyonda bu yüzden buhrana girdik. Ve meseleyi açık ve kesin bir hal şekline bağlayarak, bu hal şeklini kabul eden partilerle yeni bir karma hükümet kurduk. Şimdi bu karma hükümet içinde de siyasi af konusu üzerinde umumi bir yanışa iştirak hevesi vardır. Hem karma hükümet içinde bulunmak hem de protokol esasları aleyhine bir siyaset etmek, uzlaştırılabilecek bir hareket tarzı değildir. Memleketin her şeyden önce istikrara ihtiyacı vardır... Memleketin ne kadar kararsız, dağınık ve şüpheli bir durumdan nasıl kararlı bir hale geldiği insaf sahiplerinin gözler önündedir. Karma hükümet fikrinde samimilik şarttır. Samimilik iki şekilde tezahür eder. Birincisi, karma hükümette çalışırken ortaklar, birbiri aleyhine memlekette siyasi kampanya yapmazlar. İkincisi ortaklar Meclis'te müşterek bir kararı ve kanunu geçirirken ciddi olarak iş birliği yaparlar. Memleketin iş birliği ve Meclis içinde çalışma birliği olmazsa, karma hükümetin muvaffak olması tasavvur olunamaz. Hükümetin kararlı olmasını hayati ehemmiyette sayarım. Protokol esaslarına riayetli bulunmak hepimiz için esastır. Bunlar, karma hükümetin istikrar içinde işlemesi için temel unsurlardır. Hadiselerin gelişmesini şimdilik takip ediyorum. Lüzum oldukça grubu inkişaflardan haberdar edeceğim.”
Koalisyonun üçüncü ortağı CKMP ise gelişmeleri izlemiş; CKMP Genel Başkanvekili Hasan Dinçer, "Alican siyasi afta ısrar ettiği takdirde İnönü kabineyi düşürecektir. İnönü bunda kararlıdır" diye konuşmuştur. CKMP'nin genel bir siyasi affın karşısında olmadığını, ancak bu konunun siyasi istismar aracı yapılmasına da parti olarak karşı olduklarını ve bu görüşlerinin 2’nci Koalisyon hükümeti protokolünde yer aldığını söyleyen Dinçer, CKMP'nin memleket çıkarlarını her şeyin üstünde tutarak, af konusunu çözüme kavuşturmaya çalışacağını vurgulamıştır.
Koalisyonun krize sürüklendiği bu ortamda tekrar “hükümet darbesi” söylentileri ortaya çıkmıştır. Bu söylentiler piyasayı etkilemiş, altın fiyatları yükselmiştir. Siyasi istikrarın bozulacağı endişesi piyasaları olumsuz etkilemiştir.
Bütün bu tartışmalar sonrasında nihayet Koalisyon Hükümeti'nin hazırladığı kısmi af tasarısı Millet Meclisi'nde ve Cumhuriyet Senatosu'nda yine şiddetli tartışmalar ve kavgalar sonrasında kabul edilerek, 23 Şubat 1963 günkü Resmi Gazetede yayınlanmıştır. Aynı anda Adalet Partisi'nin verdiği genel siyasi af tasarısı ise 160 kabul oyuna karşı 198 oyla reddedilmiştir. AP'nin "Genel Af" tasarısı oylamasına 10 AP'li, 29 CHP'li, 17 YTP'li, 6 CKMP'li, 12 MP'li ve 4 Bağımsız olmak üzere toplamda 78 kişi katılmazken, koalisyonun YTP ve CKMP kanadından toplam 19 milletvekili lehte oy kullanmıştır. YTP ve CKMP kanadından çekimser kalan milletvekilleri de vardı. YTP TBMM Grubu, oylamaların hemen ardından bir bildiri yayınlamış; kısmi siyasi affın, genel siyasi aftan ayrı düşünüldüğü ve genel affın da en kısa sürede çıkarılması için çalışmalarını sürdürdüklerin açıklamıştır. Kısmi af tasarısının kabulünden sonra İstanbul'da 394, Ankara'da 123, Adana'da 94, İzmir'de 129 kişi tahliye edilmiştir.
1963 yılının ilk ayları af tartışmalarıyla geçerken, Koalisyon Hükümeti’ni oluşturan partiler arasındaki protokolün yenilenmesi ve ikinci bir protokol hazırlanarak yeni esaslar üzerinde anlaşılması gündeme gelmiştir. CHP, kapsamlı ve gerginliği önleyecek maddeler üzerinde dururken Koalisyon’da bulunan diğer partiler “genel siyasi affın” gerçekleşmesi üzerinde durmuştur. Bu genel siyasi af sorunu, siyasi istikrarı devamlı tehdit etmiş, ekonomik istikrarı da bozmuştur. Piyasalarda para darlığı baş göstermiş, parasızlık nedeniyle piyasada oldukça fazla kıymetli kağıt ve bono kullanılmıştır. Öte yandan yeni zamlar halkın fiyatlardan, esnafın da durgunluktan şikayetçi olmasına neden olmuştur.
Bu zor durum, CHP içindeki huzursuzluğu arttırmış, Genel Merkez’e gönderilen raporlarda partinin koalisyondan çekilmesi tavsiye edilmiştir. CHP eğer koalisyondan çekilmezse, yaklaşan yerel ve genel seçimlerde şansının gittikçe azalacağı belirtilmiştir.
Celal Bayar’ın Tahliyesi ve Yaşanan Olaylar
22 Mart 1963 tarihinde İkinci Koalisyon Hükümeti, Kayseri’de tutuklu bulunan eski Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ı sağlık sebepleri nedeniyle şartlı olarak serbest bırakmıştır. Ancak AP, Celal Bayar’ın Ankara’ya gelişini siyasi bir propaganda haline getirmek istemiştir. Büyük kalabalıkların katıldığı karşılama törenleri hazırlayarak bir anlamda 27 Mayıs Darbesi’ne karşı bir gövde gösterisi yapmak istemiştir. Celal Bayar, Kayseri Cezaevi'nden serbest bırakılırken şunları söylemiştir: "Sıhhi sebeplerle, yani zindan hayatından, kalbimden yaralandığım için 6 ay müddetle beni serbest bıraktılar. Bunun bir değeri yoktur. Benim kadar ve belki benden de fazla hasta ve memlekete hizmet etmiş kıymetli arkadaşlarımı beton duvarlar arasında bıraktım. Şu anda bu hazin olayın tesiri altındayım. Son söz olarak şunu söyleyebilirim; felaketli anımızda tesellimiz ve istinat noktamız Büyük Milletimin bizden esirgemediği itimat ve muhabbet olmuştur. Sevgili milletime minnettarım."
Yassıada Hükümlüsü olarak şartlı salıverilen Celal Bayar, 24 Mart'ta "Yassıada Mahkemesi denilen şen'i bir mahkeme, mahkeme değil müessese; medeniyet iddia edilen bir memlekette düşünülemez” şeklinde verdiği beyanat, CHP'li kitleleri ve 27 Mayıs'ı gerçekleştirenleri oldukça rahatsız etmiştir. Askeri Şura, 23 Mart'ta Hükümetten, 27 Mayıs'a karşı yapılan bu gövde gösterisine karşı gerekli önlemleri almasını istemiştir.
Celal Bayar lehinde Ankara'da yapılan gösteriler üzerine, AP karşıtı gençler de Adalet Partisi binasını taşlamış, AP Genel Merkezi'nde beş AP milletvekili mahsur kalmış, ancak emniyet güçlerinin korumasında AP Genel Merkezi'nden çıkabilmişler, fakat milletvekillerine saldırılar emniyet güçlerine rağmen devam etmiştir. Olaylar sadece Ankara ile sınırlı kalmamış, İstanbul ve İzmir'de de çeşitli çatışmalar çıkmıştır. Olayların bu noktaya varması üzerine YTP Grup toplantısında konuşan Başbakan Yardımcısı Ekrem Alican şunları söylemiştir: "27 Mayıs'ı inkar ve Anayasa düzeni dışında faaliyetleri teşvik etme yolunda siyasi bünyemizde mevcut olan temayülleri ortadan kaldırma hususunda YTP Meclis grubu olarak gayretlerimizi şiddetlendirmeliyiz. AP'nin zorlama politikasını terk etmesi için kendisine yaptığımız devamlı ikazların ne derece yerinde olduğu artık kendileri tarafından dahi açıkça ifade edilir hale gelmiştir."
Bu gelişmelerin ardından 26 Mart'ta toplanan Milli Güvenlik Kurulu'nda önemli kararlar alınmıştır. Bu kararlara göre; Celal Bayar, Hükümetin göstereceği yerde gözaltında tutulacak; 27 Mayıs Bayramı ve Partiler Kanunları bir an önce çıkarılacak; Tedbirler Kanunu'nun uygulanması konusunda ilgililerin dikkati çekilecektir.
Bu alınan kararlar neticesinde 28 Mart'ta Celal Bayar tekrar tutuklanmış ve açlık grevine başlamıştır. 31 Mart'ta toplanan CHP Grubunda konuşan Başbakan ve CHP Genel Başkanı İsmet İnönü, bir yandan yaşanan olayların bu noktaya varmasında 14'lerle, 22 Şubatçıların parmağı olduğunu ve bunların hala birtakım şeyler ümit ettiklerini ifade etmiştir.
3 Nisan günü Meclis'te yapılan oylamada bütün partiler 27 Mayıs'ın, Hürriyet ve Anayasa Bayramı ilan edilmesi için lehte oy kullanmıştır.5 Nisan'da, yaşanan son olaylarla ilgili olarak Millet Meclisi'nde genel görüşme yapılmış, Hükümet üyeleri ve muhalefetten MP'liler, AP'lileri çok ağır bir şekilde suçlamıştır. Daha önce AP'ye karşı daha ılımlı bir politika izleyen, CHP dışındaki hükümete üye partilerin bu yeni tutumları, AP'nin 27 Mayıs'a karşı tavrının koalisyon partilerini birbirlerine yakınlaştırdığını göstermiştir. Koalisyon partilerinin Grup Başkanları ve Grup Başkanvekillerinden oluşan “Koalisyon Komitesi”12 Nisan'da toplanarak, koalisyon hükümetinin işleyişi ve bazı AP milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda önemli kararlar almıştır.