Her alandan deyim yerindeyse "irin akıyor".
Yaşamakta olduğumuz tablo, bize hiç yakışmıyor.
Siyasette rüşvet, adliyede 'kayırma', en son futbol topu da patladı: bahis!
Temiz futbol, Temiz medya, Temiz siyaset ve nihayet: Temiz Toplum istiyoruz.
İnsanın "elle tutulur hangi kurum kaldı ki?" diye sorası geliyor.
Daha geçenlerde İstanbul'un göbeğinde gurbetçi bir aile yediklerinden zehirlendi.
Demek ki besin güvenliği de hak getire...
Fiyat denetimi bir türlü tutmuyor; her tel yaprak dökülüyoruz.
Adam elektriği 1 liraya mal edip 4 liraya satıyor.
Bankalar soyguncu olmuş adeta: parayı satarken ve paraya nema verirken uyguladıkları faiz çok farklı...
Tüm bu tablo on yılların vahşi pazar ekonomisinin de bir eseri.
Türkiye sosyal devleti unuttu, kültürel yozlaşmanın anaforunda sosyalliğini de yitirdi.
Ne dedim geçen bir yazımda "altta kalanın canı çıksın" ekonomisi bu!
Bu ekonomiye bu sosyal hayat ve bu sosyal hayata bu siyaset!
Kalitemiz bu!
İrtifa kaybediyoruz...
Yaşamak nefes almak değildir onu başka canlılar da yapıyor...
Beslenmek, karnını deve hamuru ile şişirmek değildir, onu develer de yapıyor...
Evet, her yanımız rüşvet, yolsuzluk, şike, hile, sömürü dolu; yazık oldu bu yurda oysa adı Anadolu!
Ana şefkati gibi bir yaşam vatandaşa haram...
Sorun çok, çözüm niye yok?
Çünkü, temele neşter atmıyoruz.
Örneğin futbolda yalnız bahis oynayarak sonucu etkileyenler mi suçlu?
Peki ya o havuzu kurup, o iğrenci bilerek sürdürenler?
Siyasette örneğin yalnız yolsuzluğa bulaşan belediyecilik mi suçlu yoksa asıl onları hala getirdiği görevde tutanlar mı?..
Ya biz halk olarak ne kadar üzerimize düşeni yapıyoruz...
İki paralık itibarı olmayan kimi sözde gazetecileri neden hala kanaat önderi gibi izleriz ki...
Elektrikten eğitime, sağlıktan gıda arzına her şeyi özelleştirmenin bedelini sineye çekip, neden bu düzeni oylarımızla değiştirmeyi düşünmeyiz?..
Şu bir gerçek tabii; halkın gündelik olarak hayatta ve ayakta kalmaktan başka düşünmeye veya eyleme dermanı yok...
Ancak yine de Temiz Toplumu hak ediyor halkımız ve buna erişmenin tek yolu da yine kendi ellerinde...
Hakça bir iktisadi düzeni, insanca bir sosyal yaşamı tesis etmek için çaba gösteren herkes desteklenmelidir.
Gerçekten pislikten arınan, eşitlikçi yarışan, geleceğe güvenle bakan bir toplum olmak zorundayız...
Yoksa bu kadar irini, molozu, zifti hiç bir ekonomik ve sosyal bünye kaldıramaz...
Unutmayalım sadece kendi günümüze değil, yarınlara karşı, gelecek kuşaklara karşı da sorumluyuz...