Betül Gökçe AKGÖL'ün 24 Haziran 2025 tarihli yazısı: Sevginin Sessiz Yarası: Kaybetme Korkusu
Hayatın bize öğrettiği en keskin gerçeklerden biri, hiçbir şeyin sonsuza dek kalmadığıdır. Bu gerçeği biliriz, ona göre davranmaya çalışırız ama kalbimiz çoğu zaman buna hazır değildir. Özellikle sevdiğimiz birini kaybetme korkusu, insanın içini sessizce kemiren ama çoğu zaman konuşulmayan, konuşulamayan bir duygudur. Hep içimizdedir, ama adını koymak zordur. Çünkü kaybetme ihtimali, sevdiklerimizin varlığına bile gölge düşürür.
Birini sevmek, aynı zamanda onun yokluğunu da düşünmeye başlamaktır. Gülüşünü ezberlerken, bir gün o sesi duyamama ihtimalini de aklın bir köşesine yazmaktır. İşte tam da bu yüzden sevgi, bazen kalbin en ağır yüküdür. Çünkü çok sevmek, çok korkmak demektir.
Kaybetme korkusuyla bazen bir telefonun geç açılmasıyla, bazen hastane koridorlarında atılan adımlarla, bazen de gece uykusuz kalınan düşüncelerle yüzleşiriz. Ne kadar güçlü olursak olalım, bu korku geldiğinde savunmasız kalırız. Çünkü bu, insan olmanın en çıplak hâlidir.
Ama bu korku sadece bir zayıflık değil, aynı zamanda bir derinliktir. Kaybetmekten korktuğumuz kişi, hayatımızın anlamını büyütür. Onunla geçirdiğimiz her an, bu korkunun gölgesinde bile değerlidir. Aslında fark etmeden en çok, kaybetmekten korktuğumuz kişilere tutunuruz. Onlara daha çok sarılır, daha çok susarız… Yine de bu duyguyla başa çıkmanın tek yolu, yokluğu düşünerek varlığı küçültmek değil; tam aksine, varken kıymet bilmekten geçer. Çünkü kaybetme korkusu, bize her şeyin geçici olduğunu her an hatırlatır. Belki de bu yüzden bazı sevgiler zamanla değil, ihtimallerle derinleşir…