Sibel BAY'ın 27 Ağustos 2025 tarihli yazısı: Teknolojisiz Bir Gün Mümkün müdür?

Günümüzde teknolojinin yaşamın her alanına nüfuz ettiği yadsınamaz bir gerçektir. Sabah uyanır uyanmaz elimizin telefona gitmesi, günün henüz ilk dakikalarında dijital dünyayla temas kurmamızın alışkanlık haline geldiğini göstermektedir. Alarmı kapatmakla başlayan bu süreç, sosyal medyada gezinmek, mesajlara yanıt vermek ve e-postaları kontrol etmekle devam etmektedir. Daha kahvaltıya oturmadan teknolojinin ağına düşmek, çağımızın en yaygın davranışlarından biridir.

Bu noktada akla şu soru gelmektedir: Teknolojisiz bir gün geçirmek gerçekten mümkün müdür? Aslında bu soruya verilecek yanıt, bireyin teknolojiye olan bağımlılık düzeyiyle doğrudan ilişkilidir. Bir günlüğüne interneti kapattığımızı düşünelim. İlk saatlerde boşluk hissi, sık sık telefona uzanma refleksi ve ardından oluşan huzursuzluk kendisini gösterir. Ancak bir süre sonra kişi, alternatif etkinliklere yönelmek zorunda kalır. Kitap okumak, yürüyüşe çıkmak, günlük tutmak ya da yalnızca düşünmek, bu süreçte yeniden değer kazanan faaliyetlerdir.

Teknolojiden uzak kalmak, bireyin kendisiyle baş başa kalmasına ve zaman algısını farklı biçimde deneyimlemesine imkân tanır. Dijital ekranların olmadığı bir gün, saatlerin daha yavaş aktığı, farkındalığın ise daha yüksek olduğu bir deneyim sunar. Bununla birlikte, modern yaşam koşulları dikkate alındığında, tamamen teknolojiden uzak durmak neredeyse imkânsızdır. İş hayatı, eğitim, iletişim, ulaşım ve bankacılık gibi temel alanlar, teknolojinin varlığına sıkı sıkıya bağlıdır.

Dolayısıyla asıl mesele, teknolojiyi tamamen terk etmek değil, onu doğru ve dengeli biçimde kullanabilmektir. Gereksiz ekran süresini azaltmak, belirli aralıklarla dijital detoks uygulamak ve teknolojiyi amaç değil araç olarak görmek, daha sağlıklı bir yaşamın anahtarıdır.