ATATÜRK’E SAYGI BİR MEDENİYET ÖLÇÜSÜDÜR

Hüseyin ALPASLAN'ın 13 Kasım 2025 tarihli yazısı: ATATÜRK’E SAYGI BİR MEDENİYET ÖLÇÜSÜDÜR

Abone Ol

Her 10 Kasım’da bu ülkenin kalbi bir anlığına durur. Saat 09.05’te sirenler çaldığında, milyonlarca insan saygı duruşuna geçer. Kimi gözleri dolu dolu, kimi sessiz bir dua ile…

Fakat bu yıl, ne yazık ki sosyal medyada bambaşka sesler yükseldi. “Saygı duymak zorunda değiliz.” diyenler, “Ben özgür bireyim.” diyerek başkalarının saygı duruşuna alayla bakanlar, cehaletlerini özgürlük maskesiyle süsleyen ukalalar… Atatürk’e hakareti fikir özgürlüğü sanan bu güruh, aslında ne özgürlüğün değerini biliyor ne de o özgürlüğü kimlerin bedel ödeyerek kazandırdığını anlayabiliyor.

Oysa mesele zorunluluk değil, insanlık, medeniyet ve vefa meselesidir.

Mustafa Kemal Atatürk, bu toprakların makûs talihini değiştiren bir isimdir. Düşman postallarıyla çiğnenen Anadolu’yu bağımsız bir cumhuriyete dönüştüren, yıkılmış bir imparatorluktan çağdaş bir ulus yaratan bir dehadır. Bugün “ben özgürüm, fikirlerimi açıkça söylüyorum” diyebiliyorsak, bunu tam da onun açtığı yola borçluyuz.

Anıtkabir’e giden milyonlar çıkar beklemiyor. Ne maaş ne paye ne alkış… Onlar sadece bir milletin borcunu ödemeye gidiyor. Çünkü bilirler ki Atatürk’ün mirası kişisel değil, toplumsal bir mirastır —Cumhuriyet, eğitim, bilim, kadın hakları, laiklik, düşünce özgürlüğü…

Peki bazı insanlar neden bu kadar kolay nefretle, önyargıyla konuşabiliyor?

Sebep açık: cahillik, toyluk, kulaktan dolma bilgiler ve ne yazık ki provokasyonlar. Atatürk’ü hiç okumadan, onun sözlerini, yaptıklarını bilmeden fikir beyan edenlerin sayısı az değil. Oysa Atatürk’ü tanıyan, onun bilime, akla, insanlığa duyduğu saygıyı bilen biri, asla “ilim düşmanıydı” diyemez.

Atatürk, “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.” diyen bir liderdir.

Dine değil, cehalete karşı durmuştur.

Alime, düşünceye, sanata, bilime en büyük saygıyı o göstermiştir.

Bugün hâlâ birileri Atatürk’e saygı göstermemeyi “özgürlük” zannediyorsa, işte o noktada durup düşünmek gerekir:

Özgürlük, seni özgür kılana nankörlük etme hakkı değildir.

Peki neden saygı duymalıyız?

Çünkü bağımsızız.

Bugün bu topraklarda kendi bayrağımız altında yaşıyorsak, o buna önderlik ettiği içindir.

Çünkü özgürüz.

Düşüncelerimizi, inançlarımızı, yaşam biçimimizi koruyabiliyorsak, bu Cumhuriyet’in eseridir.

Çünkü kadınlar eşittir.

Kadının seçme ve seçilme hakkı, Atatürk’ün çağının ötesindeki vizyonudur.

Çünkü eğitim haktır.

O, “Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir.” diyerek bilimin ışığını yolumuza koydu.

Çünkü laiklik, inanç özgürlüğünün teminatıdır.

Din kimsenin baskı aracı olmasın diye, devleti inançlardan değil, adaletten yana kurdu.

Çünkü medeniyet yolunda yürümek, onun bize bıraktığı görevdir.

Atatürk’ü sevmek zorunda değilsin, ama ona saygı duymamak, bu ülkenin tarihine ve geleceğine saygısızlıktır.

Atatürk’ü anlamak, heykeline bakmakla değil; onun fikirlerini kavramakla olur.

Atatürk’e saygı duymak bir ritüel değil, insanlık borcudur.

Bu topraklarda nefes alan her birey, onun bize bıraktığı özgürlüğün mirasçısıdır.

O mirasa sahip çıkmak, bir mecburiyet değil, bir şereftir.

Unutmayalım:

Saygı duymak zorunda değilsin, ama nankör olmaya da hakkın yok.