Betül Gökçe AKGÖL'ün 16 Eylül 2025 tarihli yazısı: Beton Şehirlerde Doğanın İzleri

Şehirler, hızla yükselen binalar ve kesintisiz trafikle modern yaşamın simgesi haline geldi. Ancak beton ve asfaltın arasında, gözden kaçan küçük yeşil alanlar hâlâ varlığını sürdürüyor. Terk edilmiş bahçeler, unutulmuş park köşeleri, çatılarda filizlenen yabani bitkiler… Bu “kaçak” yeşillikler, şehir yaşamının sert dokusuna inat, yaşamın direncini ve doğanın gücünü hatırlatıyor. Kent sakinleri için bu alanlar yalnızca görsel bir rahatlama değil aynı zamanda ruhsal bir sığınak... Çocuklar için bu küçük yeşil alanlar, oyun ve keşif için değerli alanlar...

Kaçak yeşil alanlar, ekosistem açısından da önemlidir. Şehir içinde var olan bitkiler, kuşlara ve böceklere yaşam alanı sağlar, toprak ve havanın dengelenmesine katkıda bulunur. Betonlaşmış bir dünyada bu küçük canlı alanlar, biyolojik çeşitliliğin korunmasında sessiz kahramanlardır. Ancak çoğu zaman bu alanlar göz ardı edilir veya yok edilmeye yüz tutar. Şehir planlamasında yeşil alanların önemi ne kadar vurgulansa da günlük yaşamın koşuşturması içinde terk edilmiş bahçeler ve sokak köşeleri hâlâ bir farkındalık sembolü olmaya devam eder.

Beton şehirlerdeki bu kaçak yeşiller, yalnızca doğanın direnci değil, insanın da doğayla olan bağının hatırlatıcısıdır. Bir yaprağın, bir çiçeğin veya yabani bir bitkinin varlığı, bize hayatın hâlâ kendine yer bulduğunu ve küçük detaylarda bile umut ve huzur bulabileceğimizi gösterir...