Betül Gökçe AKGÖL'ün 26 Eylül 2025 tarihli yazısı: Zamansız Mekânlar: Eski Kitapçılar ve Şehrin Ruhunu Taşıyan Dükkanlar
Şehirler hızla değişiyor; modern binalar yükseliyor, alışveriş merkezleri sokakları dolduruyor. Ancak bazı mekânlar, zamanın akışına direnerek geçmişin ruhunu hâlâ yaşatıyor. Eski kitapçılar, küçük çay evleri, nostaljik dükkânlar… Bu mekanlar, yalnızca ürün satan yerler değil; şehrin hafızasını ve kültürel dokusunu taşıyan canlı hatıralar. Eski bir kitapçının kapısından içeri girdiğinizde, ilk fark ettiğiniz şey sessizlik değil, sanki zamanın ağır aksak aktığı bir atmosfer olur. Rafların arasından yükselen eski kitap kokusu, ahşap rafların hışırtısı, yerdeki hafif toz… Her şey sizi başka bir zamana götürür. Kitapların arasında dolaşırken parmaklarınız, bir önceki okuyucunun bıraktığı notları, küçük işaretleri fark eder. Bu mekanlarda, kitaplar yalnızca bilgi değil, geçmişin anıları ve insanların yaşamına dair sessiz tanıklık sunar.
Sahipleri ise bambaşka bir dünya sunar. Uzun yıllar o mekânda bulunmuş olan dükkân sahipleri, her kitabın ardında bir hikâye olduğunu bilir. Eski bir müşterinin tavsiye ettiği romanı anlatırken gözlerindeki ışık, mekânın ruhunu daha da derinleştirir. Burada sadece kitap satın alınmaz; sohbetler yapılır, tavsiyeler paylaşılır ve insanlar bir bağ kurar. Küçük bir kitapçı, şehrin karmaşasında kaybolmuş bir sığınak gibi hissedilir. Nostaljik dükkânlar, toplumsal bağları da güçlendirir. İnsanlar yalnızca bir alışveriş için değil; tanıdık bir yüz, sıcak bir sohbet ya da paylaşılan anılar için gelir. Çocukluğunda bu kitapçıya gelmiş bir kişi, şimdi kendi çocuğuna aynı mekânı tanıtmak için uğrar. Bu anlar, geçmişle bugün arasında köprüler kurar ve şehrin yaşayan hafızasını canlı tutar.
Ancak bu zamansız mekânlar, modernleşme ve ekonomik baskılar karşısında tehlike altında. Zincir mağazalar ve hızla değişen şehir planlaması, bu küçük hazineleri yok olma riskiyle karşı karşıya bırakıyor. Oysa her eski kitapçı, şehirde yaşayanların hikâyelerini, anılarını ve kültürel değerlerini içinde barındırır. Kaybolmaları, sadece bir mekânın değil, toplumsal belleğin de kaybı anlamına gelir.
Eski kitapçılar ve nostaljik dükkânlar, şehirlerin ruhunu taşıyan saklı hazinelerdir. Onlar, geçmişle bugün arasında köprü kurar, kültürel kimliğimizi hatırlatır ve toplumsal bağlarımızı güçlendirir. Modern yaşamın hızlı temposunda durup bu mekânları fark etmek hem şehrin hem de kendi hafızamızın değerini bilmek demektir. Rafların arasında dolaşırken bir sayfanın hışırtısı, bir kokunun hafızanızı uyandırması… İşte tam da bu küçük anlar, zamansız mekânların büyüsünü ve önemini hatırlatır.