Ne diyor bir bakan "topladığımız vergiler yetmiyor".
Vergiyi kimden topluyor: ücret, maaş gelirlerinden; küçük girişimci ve esnaftan; iğneden ipliğe zam koyarak -dolaylı- yoldan ve her kuruş zorunlu harcamadan...
Nereye harcıyor?
İsrafa, savurganlığa, yandaşa krediye, faize...
Yine de gelirler yetmiyor: köprüden yoldan otobandan yüklüce para kesiyor!
Bir başka bakan ne diyor: "emekli 'uzun' yaşadığı için, maaşları az"...
Oysa sosyal devletin ödevi insan onuruna yaraşır maaş vermek ve insanca bir sağlık sistemi kurmak değil midir?
Nereden tutarsanız elde kalıyor ve maalesef artık ağlanacak halimize gülüyoruz!
Memleketimizde bankalar yüzde 400 kar elde eder, çok özel petrol kimya şirketi yüzde 1200 kar sağlar, elektrik dağıtım şirketleri 1 koyar 4 kazanırken...
... ve maaş zammı gerçekleşen değil 'beklenen" enflasyona göre hesaplanırken, halkın iki yakası bir araya gelir mi?
Dört kollu sömürü ve soygun düzenidir bu; temel gıda bile tarlada 1 lira sofrada 10 liradır...
Dünyanın en bozuk gelir dağılımı gösteren ülkelerindeniz, enflasyonda Dünya Şampiyonuyuz, yolsuzlukta hep lideriz!
Para belli ellerde yoğunlaşıyor: Türkiye'deki banka hesaplarındaki paranın yüzde 80'inin sadece 2.2 milyon kişinin hesaplarında olduğu ve bu kişilerin hesaplarında ortalama 7.4 milyon TL bulunduğu ortaya çıkmış bulunuyor.
Geriye kalan banka müşterilerinin yüzde 89'unun banka hesaplarında 10 bin TL'den az para olduğu ve bu hesaplarda ortalama olarak 700 TL bulunduğu anlaşılıyor. (BDDK verileri)
Bu tablo altta kalanın canı çıksın ekonomisidir!
Tek çaremiz vardır:
Tasarruf, yatırım, istihdam, üretim ve planlı kalkınma asli hedefimiz olmalıdır.
Vergide adaleti, ücretlerde hakkaniyeti sağlamalı; sosyal devleti ihya etmeli ve refah yaratan kalkınma trendini tesis etmeliyiz.
Ve kalkınma daha doğru ve geniş tabanıyla gelişme; yalnız ekonomik değil, sosyal, kültürel, siyasal veçhesiyle bütünsel olarak ele alınmalıdır...
Elbette bunun yanı sıra, insan hakları ve özellikle basın özgürlüğü konusunda, ulusal standartlarımızı yüksek tutmak zorundayız...
Aradığımız uğruna ömrünü adadığımız kaliteli demokrasi, üretken ekonomi, çağdaş bir toplumsal yaşamdır.
Ekonomide gelişme demokraside iyileşme toplumsal yaşamda yenilenme Türkiye'nin güzel geleceğini inşa edecektir...