Betül Gökçe AKGÖL'ün 27 Haziran 2025 tarihli yazısı: Gerçek Benliğimizle Ne Zaman Tanışacağız?

Hayatın bir noktasında, çoğumuz içimizden şöyle geçiririz: “Ben kimim?”

İnsan, en çok kendi yüzüne yabancıdır. Çünkü içimizdeki sesi bastırmak, olduğumuz kişiyi unutmak, başkalarının görmek istediği birine dönüşmek modern dünyanın bir gereği gibidir. Günlük hayatta hepimiz farklı roller giyeriz: İş yerinde ciddi, evde sorumlu, sokakta mesafeli, sosyal medyada kusursuz... Zamanla bu maskeler birbirine karışır, farkında olmadan asıl benliğimizi nereye sakladığımızı unuturuz. İçimizdeki çocuk susar, sessizliğe karışır. Ve kalabalıklar arasında kendi sesimizi kaybederiz.

Oysa insan, kendi gerçeğini unuttukça daha çok yorulur. Bazen gece yarısı gözümüze uyku girmez, bazen içimizde açıklayamadığımız bir sıkışma hissi büyür. Tam o anlarda sorarız kendimize: “Gerçekten böyle mi olmalı?” Fakat çoğu zaman bu soruya açık açık cevap vermekten çekiniriz.

Gerçek kendimizle tanışmak, bazen bir kırılma anında olur. Kimi bir kayıpla, kimi bir yalnızlıkla, kimi de uzun bir sessizlikle... O sessizliktir aslında insanı kendine döndüren. Hayatın gürültüsünden, başkalarının beklentilerinden, yapmamız gerektiği söylenen her şeyden uzak kalabildiğimiz an, iç sesimiz yeniden ortaya çıkar. Ama işin en zoru, o sesi dinleyebilmekte gizlidir. Çünkü gerçek kendimizle yüzleşmek, cesaret ister. Başkalarına değil, kendimize itiraflar etmemiz gerekir. Korkularımızı, eksiklerimizi, hayallerimizi...

Belki bu yüzden pek çoğumuz kendimizle hiç tanışamıyoruz. Çünkü dışarıdaki rolümüz, içimizdeki yalnızlıktan daha güvenli gelebiliyor. Ama bilmeliyiz ki içimizde susan kişi, bizi hayata bağlayan tek gerçek.

Gerçek kendimizle tanışmak, bir yolculuk. Bazen durmak, biraz yalnız kalmak, başkalarının değil kendi kalbimizin ne dediğini duymak gerekir.

Gerçek kendimiz, tam da olduğumuz yerde, biz ona izin verdiğimiz an ortaya çıkar.

Ancak bu kolay değildir...