Betül Gökçe AKGÖL'ün 9 Eylül 2025 tarihli yazısı: Hayatın Ritmi: Sessiz Sabahlarda Düşünmek

Güne erken başlamak, yalnızca bir alışkanlık değil, zihnin ve ruhun sessiz bir uyanışı aynı zamanda. Şehir uykudayken, sokaklar henüz kalabalıkla dolmamışken, güneş daha doğmamışken sessiz bir sabahın dinginliği, insanın iç dünyasına açılan bir kapı. Bu kapı, hayatın karmaşasında kaybolan düşüncelerimizi toparlamak ve kendimizle yüzleşmek için nadir bir fırsat yaratıyor.

Sabahın erken saatlerinde yapılan yürüyüşler, kahve eşliğinde yapılan kısa meditasyonlar veya sadece pencere kenarında oturup dışarıyı izlemek, zihni besleyen ritüellerdir. Günün koşuşturması başlamadan önce bu küçük anlar, hayatın farkına varmamızı sağlar.

İnsan, günün kalabalığına hazırlanırken, küçük bir huzur alanı yaratmış olur. Zihnin sakinliği, bedeni ve ruhu besler; bir günün stres ve karmaşasından korunmamıza yardımcı olur. Sessiz sabahlarda düşünmek, hayatın ritmini yeniden hissetmek, kendi önceliklerimizi belirlemek ve farkındalık kazanmak için en değerli anlardır.

Güne erken başlamak sadece zaman kazanmak anlamına gelmez; zihinsel bir yenilenme, içsel bir keşif ve hayatın temposunu yeniden hissetme biçimidir. Sessiz sabahlarda düşünmek, bize hem dinginliği hem de yaratıcılığı bir arada sunan, modern yaşamın çoğu zaman unuttuğu bir lükstür.

Bu küçük ama derin ritüel, hayatın hızına karşı bir duruş ve kendi iç dünyamızla kurduğumuz en değerli bağdır.